Selamlar, nasılsınız? Herkes iyi mi? Dün buraya uğrayamadım çünkü morallerimizi epey bozan bir durum oldu. 10 yaşındaki erkek kardeşimin ateşi gün içerisinde 36-38.8 arasında sürekli gidip geldi, öksürük sorunu pek yoktu. Kardeşim çabuk hastalanan bir çocuktur, her ay evde onun ateşlenme rutini yaşanır. Ancak böyle bir zamanda yüksek ateş deyince insanın aklına ilk olarak neyin geldiğini söylememe gerek bile yok. Babam hemen kardeşimi büyük bir hastaneye götürmek istedi ancak maskelerini takıp eve yürüme mesafesinde yer alan bir kliniğe gittiler. Sonuç olarak boğazında iltihap varmış, orada ölçüldüğünde de ateşi 37 çıkınca ilaç verip eve göndermişler. Kardeşim gün içerisinde iyiydi ancak akşam yatmadan önce ateşi yine 38 üstüne çıktı. Gece saat başı kalkıp ateşini kontrol ettik, ilaçlarını verdik. Çok korktuk, hala içten içe panik içerisindeyiz. 15 dakikada bir yanına gidip nasıl diye bakıyorum. Şükür bugün uyandığından beri ateşi normal, kendisini iyi hissediyor. Hatta okulların online eğitimi için derslerine başlayabildi, oyunlarını oynamayı da ihmal etmedi. O yüzden bugün biz de daha iyiyiz. Durumun böyle kalması için sürekli dua ediyorum, paniğiyle bile insanı bu kadar yerle bir eden şeyler çok azdır herhalde.
Bu sinir bozucu durumdan biraz uzaklaşmak niyetiyle buraya attım kendimi. İlk günkü yazımda izlemeyi planladıklarımdan bahsederken çok büyük bir yeri atladığımı fark ettim: diziler. 1 ayı geçen evde kalma sürecimde yabancı dizi izleyemez oldum. Salona yerleştim, önceden kumandasına elimi sürmediğim televizyonun esiri oldum. Türk televizyonlarının 7 gün yayın akışına Müge Anlı'sından Milyoner'ine hakim hale geldim. Şimdi de yavaş yavaş kopmaya çalışıyorum.
Bugünü tek şarkıyla kapatıyorum. Bu şarkıyı 2020'ye gireceğimiz gece benim için çok önemli bir arkadaşım, benim için çok önemli bir diğer arkadaşımın daha olduğu Whatsapp grubumuza atmıştı. 2019'u bu şarkıyla kapatmıştım, 2020'yi de çok büyük umutlar ve endişelerle bu şarkıyla açmıştım. Üniversite sınavı stresinin yerini daha kısa süreli vizeler ve finaller streslerinin alacağı, kendime vakit ayırabileceğim, sevdiğim insanlarla sık sık bir araya geleceğim, istediğim şeyleri yapabileceğim bir yıl olacağına inanarak girmiştim 2020'ye. Aslında hepsi de bir yere kadar oldu. Yeni isteklerim de vardı tabii, çok sevdiğim bir arkadaşımla İstanbul'u baştan sona gezecektik. Zorlu PSM'de gitmek istediğim 4 konser vardı. Gittiğim bir dil kursu, okulda katılacağım etkinlikler ve festivaller vardı. Erasmus'a başvurmayı da planlıyordum ancak salgın hafiften yayılınca vazgeçmiştim zaten. Gelecek kaygısıyla dolu 20lerimin başı olabilecek en olağanüstü durumlardan biriyle geçiyor. Böyle olunca insanın derdi tasası da baştan sona değişiyor işte, "Ay bu 1917 neden vizyona girmiyor?"dan "Ya sevdiklerime bir şey olursa.."ya. Kendinize çok iyi bakın.
"Stuck in them 20 somethings, stuck in them 20 somethings
Good luck on them 20 somethings, good luck on them 20 somethings
But God bless these 20 somethings
(God bless, oh God bless, oh God bless, oh God bless, oh)
Hopin' my 20 somethings won't end
Hopin' to keep the rest of my friends
Prayin' the 20 somethings don't kill me, kill me"
Çok teşekkür ederim İlkay, umarım dediğin gibi tamamen iyi olur bir an önce :) Gerçekten dediğin gibi çekilmiyor, öksürük sesi duysak aklımızı yitirecek haldeyiz. Bu zamanları en kısa sürede en az hasarla ardımızda bırakalım istiyorum.
YanıtlaSilÇok geçmiş olsun, çabucak iyileşsin.
YanıtlaSil