Temmuz 2022 - vulnicure

16 Temmuz 2022 Cumartesi

Haziran’22 Raporu

Cumartesi, Temmuz 16, 2022 13
Haziran’22 Raporu

Mayıs Raporu'nu aradan çıkarttım, sıra haziran ayında.

Haziran benim için kilit noktası bazı kararların alındığı bir aydı. Mayısın o huzursuz, korkak günlerinden sonra aynaya baktığımda da mutluluğu kendi yüzümde seçebildiğim için bu kararların benim için en iyisi olduğunu düşünüyorum. Dilerim en hayırlısı da böylesidir.

Bu ay final dönemim vesilesiyle pek dolu geçemedi ancak boş zamanlarımda arkadaşlarımla geçirdiğim keyifli vakitler o verimsizlik hissini aldı götürdü.

Mayıs'22 Raporu

Cumartesi, Temmuz 16, 2022 14
Mayıs'22 Raporu

Şu an yazının başlığına bakarak "Mayıs mı kaldı Vulnicure, temmuzu yarıladık!" diyor olabilirsiniz, haklı da olursunuz. Mayıs kalmadı, iyi ki kalmadı. Aslında bu ayın başındaki bayram ziyaretleri bana çok iyi gelmesine rağmen hayatın normal akışına dönmeye başladıkça yaşadığım bazı sorunlar beni mental olarak çok yordu. Uzun zamandır hiç olmadığım kadar karanlıkta kaldım, bir parazitten farksız yaşıyor gibi hissettim. O sıralarda burada da hislerimden, korkularımdan biraz bahsetmiştim. Neyse ki su aktı, yolunu buldu. Şimdi o karanlık ve boş günler uzakta. Yine de, mayıs ayının tüm verimsizliğine ve geç kalışıma rağmen blogda aylık raporlarımın düzenini bozmak istemedim; taslaklara koştum.


14 Temmuz 2022 Perşembe

İlk Ay Sonunda Disney+

Perşembe, Temmuz 14, 2022 16
İlk Ay Sonunda Disney+

14 Haziran 2022'de Tarkan'ın sahne aldığı büyük ses getiren lansman ile Disney+ Türkiye'de yayın hayatına başladı. Sokaklar Lisa Simpson, Kim Kardashian ya da Obi Wan Kenobi'nin olduğu billboardlarla; internet ise Türk ünlülerin platforma özel reklamlarıyla doldu. Ben de popüler kültüre yıllardır yön veren medya devi kapitalist farenin 7/24 mesai yaptığı bu PR çalışmasını görmezden gelemedim tabii.

 Çocukluğum Disney Channel izleyerek ve kanalın yayın akışını ezberleyerek geçti. O dönemlerde televizyon izlediğim oda annemlerin odasından çok uzaktaydı, ben de tam bir gece kuşu olduğum için herkes uyuyunca gizlice oraya koşar ve 12'den itibaren Kim Possible, Genç Ejder, Şaşkın İmparator gibi ikonik çizgi dizilerin yanı sıra Jonas, Hannah Montana, Waverly Büyücüleri, Zack ve Cody gibi benim neslimi ekranlara kilitlemiş dizileri izlerdim. Sabah kanal Mickey Mouse ile beraber tamamen küçük çocuklara hitap eden yayınlara geçince de hiçbir şey olmamış gibi uykuya geçerdim. Neyse ki o dönemlerde öğlenciydim de uykumu almaya vaktim kalırdı. Disney'in 20'li yaşlarına girince "zıvanadan çıkan" yıldızlar fabrikası başta olmak üzere eleştirilecek pek çok noktası olsa da kanalın içeriklerinin gerek İngilizce öğrenmemde, gerekse kendi ilgi alanlarımı oluşturup bunları paylaşan kişilerle tanışmamda bana çok büyük katkısı oldu. Hem bu sebepten, hem de dertsiz tasasız zamanlara duyulan o bağımlılık yaratan nostalji hissinden olsa gerek; Disney+ kayıt için e-posta listesini açar açmaz atladım. Aradan geçen 1 ay boyunca bolca içerik tükettim, streaming servislerinin çoğunu bir şekilde denemenin bana verdiği yetkilere dayanarak uygulamanın bir kullanıcı açısından olumlu ve olumsuz yanlarını bulmaya çalıştım.

Öncelikle platformun arayüzü aranılanı bulmak konusunda sorun yaratmıyor, önerilen içerikleri de iyi şekilde seçiyor, ancak Netflix gibi diğer devlerin yanında pek çok eksiği var. Örneğin uygulamada artık izlemek istemediğiniz içerikleri son izlenenler çubuğundan kaldırmanın bir yolu yok, illa onu bitireceksiniz. Aynı şekilde izlemeyi bitirdiğiniz yapımların listesinin tutulduğu bir izleme geçmişi de yok ki bu bence oldukça gerekli bir özellik. Ayrıca uygulama mobil cihazlarda ve bilgisayarda çok yavaş, adeta kasarak açılıyor. Playstation üzerinden uygulamayı kullanırken bu yavaşlığı pek hissetmedim, orada çok daha hızlı akıyor.

İçerikler ise arayüze göre daha karışık bir konumda. Disney+ kullanıma ilk açıldığında diğer ülkelere kıyasla epey eksik içerik olduğu ortaya çıkmıştı. Sorun ise şuydu: VPN ile uygulamaya giriş yaptığınızda arattığınız bu içerikleri Türkçe açıklamalarla, dublaj ve altyazılarla bulabiliyordunuz. Yani bu yapımlar Türkiye'de özellikle erişime açılmamıştı. Ben bu sebepten Gravity Falls, Love Victor, Jonas, The Emperor's New School, HSMTMTS gibi izlemek istediğim Disney ya da Hulu yapımı pek çok içeriği izleyemedim. Bu dizilerin Türkiye'de neden erişime açık olmadığını bilmiyorum, herhangi bir platformda ya da kanalda yayında olmadıkları ve destek servisi bu konuda bilgi veren türden açıklamalar yapmadığı için sorunu da anlayamıyorum. Eksik olan içeriklerin genelde Baymax, Love Victor gibi LGBTQ+ içerikli yapımlardan olmaları ve haziran ayında tüm dünyada Pride seçkisi oluşturan platformun Türkiye'de bunu yapmaması insanı düşündürüyor tabii. 

Disney orijinal içeriklerinin çok yavaş bir biçimde de olsa platforma ekleneceğini tahmin ediyorum ancak geçtiğimiz 1 ayda bu konuda ciddi bir gelişme olmadığı için pek ümitlenemiyorum. Benim fark ettiğim tek şey Only Murders in the Building'in yeni sezonu yayına girince platformda da yerini aldığı oldu ancak belki gözden kaçırdıklarım vardır çünkü Disney+ sosyal medya hesaplarında yeni gelen içeriklerin listeleri haftalık olarak paylaşılıyor.

13 Temmuz 2022 Çarşamba

Eve Dönüş

Çarşamba, Temmuz 13, 2022 14
Eve Dönüş

 

Bir buçuk ay kadar önce buraya hayatımı düzene sokmak için çabalayacağımı yazmıştım. O günlerde hissettiğim boğulma hissi artık yok, ama bu ruh halinden çıkmak çok da kolay olmadı. Küçük bir araya ve yeni umutlara ihtiyacım varmış.

Bu süreçte bir final dönemi, bir bayram; ikisi arasında bir de uzun zamandır görüşülmeyen arkadaşlarla arayı kapatma evresi atlattım. Önce bilgisayarım, sonra da tabletim bozuldu. Tabletimin garanti süresi yakın zamanda dolduğu için onunla beraberliğimiz konusunda endişeliyim, ekonominin şu vaziyetini düşününce yetkili servisten randevu almaya elim gitmiyor. Ancak tüm külüstürlüğüne rağmen bilgisayarımın beni bırakmaya niyeti yokmuş, kendisi pabucunun dama atılışının tribini attıktan sonra düzeldi ve sonunda Blogspot arayüzüne erişimime olanak sağladı.

Bu süreçte sinemaya hiç gitmedim, 1-2 filmi zar zor izleyebildim. Hangi kitabı elime aldıysam 10 dakika sonra yerine kaldırdım. Asla vazgeçemeyeceğimi düşündüğüm tek hobim müzik dinlemek bile bana o kadar keyif vermedi ki hoparlörümü 1 aydır şarja takmama gerek kalmadı. Bloga uğrayamayınca yazmaya da fırsatım olmadı. Ben de kendimi dizilere, özellikle de Disney+'a verdim. Disney'de izlediklerimi özel bir yazıda anlatacağım, oradakiler dışında Gilmore Girls'e sardım. Aslında uzun soluklu dizilere başlamayı pek sevmem ancak dizi yabancıların "comfort show" diye tanımladıkları insanı kucaklayan, tatlı dizilerden çıktı; ben de günlük Gilmore Girls dozumu almadan uyuyamaz oldum. Bir de Stranger Things'in iki partlık son sezonunu izledim tabii.

Dönüp bakınca bu süreçte hiçbir şey yapmamışım gibi gözükse de günlerimin hobilerime vakit ayıramayacak kadar dolu dolu geçtiğini fark ediyorum. Şimdi, sonunda evimdeyim. Hem yapacak, hem de yazacak çok şey var. Dilerim bu yolculuğa burada sizler de tanık olursunuz. :)