Ocak 2016 - vulnicure

29 Ocak 2016 Cuma

Sara Shepard - Duygusuz

Cuma, Ocak 29, 2016 6
Sara Shepard - Duygusuz
Özgün adı: Ruthless
Yazarı: Sara Shepard
Çeviren: Gülfem Çırak
Sayfa sayısı: 368
Yayınevi: Martı Yayınları
Seri: Sevimli Küçük Yalancılar
Kusursuz
Mükemmel
İnanılmaz
Acımasız
Tehlikeli
Kalpsiz
Sevimli Küçük Sırlar (ara kitap)
Sahtekar
Şaşkın
Duygusuz

Her şey baştan mı başlıyor?

Rosewood yıllarca skandallarla çalkalanırken dört Sevimli Küçük Yalancı Aria, Emily, Hanna ve Spencer hep başrollerdeydi. Arkadaşlarını kaybettiler, A adındaki acımasız bir takipçi tarafından hedef alındılar ve ölümün kıyısından döndüler. Ama henüz hiçbir şey sona ermedi.

Aria'nın aşk hayatı yolunda gitmiyor, Emily vahşi tarafını keşfediyor, Hanna düşmanla bir araya geliyor ve Spencer'ın bir daha asla görmeyeceğini düşündüğü biri tekrar karşısına çıkıyor.

Ama bunların hiçbiri geçen bahar tatilinde yaşananlarla kıyaslanamaz. Bu hala kızların en karanlık sırrı. Ve bilin bakalım bu sırrı kim öğrendi?

A, Sevimli Küçük Yalancılar'a suçlarının bedelini ödetmeye kararlı ve A'dan daha korkunç olan şeyse... başlarına gelecek olanı hak ettiklerini düşünmeleri. (tanıtım bülteninden)

Bıktım artık bu kızlardan, inanın bıktım. Ama okumadan da edemiyorum ki! Her yeni çıkan kitapta kızlar daha bir salak oluyorlar. Yaşadıklarından ders almıyorlar, bir de bunca korkunç şeyin üstüne üçer beşer yeni ilişkilere yelken açıyorlar.

Evet, farkındayım, bir chick-lit kitabı bu. Ancak inanın mantık sınırlarını bu kadar çok zorlaması ister istemez okuyucuyu seriden soğutuyor. Karakter üstüne karakter, olay üstüne olay, tam ha oldu derken aslında hiçbir şeyin olmamış olması vs... Bunlar aslında kitabın konusu açısından çok iyi ancak olaylar artık anlamsız ve gereksiz uzatılıyor. Kitaptan kalite olarak çok bir şey beklemiyorum ancak yine de çıtasını bu kadar aşağı çekmesi biraz moral bozucu.

Kitaptan nefret etmiş olmama rağmen yeni kitabı çevrildiğinde muhtemelen alıp okuyacağım... O zamana dek sevgiyle kalın.

28 Ocak 2016 Perşembe

William Shakespeare - Othello

Perşembe, Ocak 28, 2016 6
William Shakespeare - Othello
Özgün adı: The Tragedy of Othello, the Moor of Venice
Yazarı: William Shakespeare
Çeviren: Bülent Bozkurt
Sayfa sayısı: 197
Yayınevi: Remzi Kitabevi

Shakespeare'in konusunu İtalyan oyun ve hikaye yazarı Cinthio'nun Hecatommithi adlı novella derlemesinden aldığı Othello beş perdelik, trajedi türünde bir oyun. Şehvet, hırs, kıskançlık ve hatta ırkçılık kavramları üzerinden ilerliyor hikaye.

Venedik'te bir komutan olarak epey önemli bir kişilik olan Othello, Senatör Brabantio'nun kızı Desdemona ile senatörün rızası olmadan evlenir. Senatör Brabantio, kızına Othello tarafından büyü yapıldığını iddia eder, ancak Othello Kıbrıs'a yaklaşan Türk donanmasına karşı en büyük umut olduğundan Venedik dükü ve öteki senatörler buna pek de karşı çıkmazlar. Othello, Desdemona'ya olan büyük aşkı için şunları söyler:
"Şunu bil ki Iago, Desdemona'yı sevmesem,
Engin denizleri verecek olsalar bana,
Şu bağımsız ve özgür hayatımdan vazgeçip,
Bile bile kısıtlamazdım kendimi."

Desdemona'nın da bu evlilikte rızası olduğu anlaşılınca ve babasını karşısına alınca zaten söylenecek çok da söz kalmaz. Othello'nun bayraktarı Iago'nun kıskançlığı ile karakterleri birbirine düşürmesi ise olayların seyrini epey değiştirir.

Iago kendisini şöyle tanımlar:
"Tanrı bilir, sadakat, görev filan bana göre değil.
Ama öyleymiş gibi yapmak bana göre.
Dış görünüşüme bakarsan sanırsın ki
İçten duygularım yansıyor dışıma.
Oysa göreceksin, çok geçmeden
Dışa yansıyan o duyguları
Kargalara yem diye atacağım.
Ben, ben değilim."
Oyunda özünde karısının sonsuz sadakatine inanan ve karısına deli gibi aşık olan Othello'nun aklına aslı olmayan kıskançlığı sokan kötü de Iago'dur. Kesinlikle hayran kaldığım bir kötü karakter oldu yine de kendisi. İnsanların zayıf noktaları üzerine oynayıp kendi çıkarları üzerine hamleler yapmasından mıdır, tüm bu kaos ortamına sebep olmasından mıdır bilemedim...

Iago'nun Othello'nun aklına, Desdemona'nın Othello'nun yaveri Cassio ile birlikte olduklarını sokması ve bunu destekleyecek sözde kanıtlar sunmasıyla Othello da değişmeye başlar. Aşkı yerini intikam hırsına bırakmaya, kendisi de gaddar olmaya başlar. Desdemona ise sevgilisine ona sadık kaldığını, sadece onu sevdiğini göstermeye çalışırken bir o kadar da karşısında zayıf düşer. En sonunda ise gerçekler açığa çıkar, ancak ortalık kan gölüne dönmüştür...

İnanılmaz bir eser olduğunu düşünüyorum. Heyecanını yitirmiyor, trajedi de baştan sona etkisini sürdürüyor. Ve de en önemlisi, birbirinden ilgi çekici, hala içimizde yaşayan karakterler. Yukarıda da belirttiğim kıskanç Iago; eşine babasına karşı çıkacak kadar sonsuz bir sadakatle bağlı Desdemona; kıytırık bir iki bez parçasını değil de dünyaları verseler eşine olan sadakatini yitirebilecek Emilia; karısına olan sonsuz aşkına rağmen aklına girilmesiyle bambaşka biri olan Othello ve daha nicesi. Bundan yüzlerce yıl öncesinde ortaya konmuş karakterler bizlere ne kadar da benziyor aslında, onu gördüm. Kesinlikle çok sevdiğim bir eser oldu Othello. Çeviri olarak da okunabilirlik açısından başarılı buldum. Eğer denk gelirsem tiyatro oyunlarını mutlaka izleyeceğim.

Biraz da alıntılar bırakayım oyundan.

Iago - "Yaşam terazimizin iki kefesinde akılla tutku dengede olmasaydı içimizdeki ihtiras ve adilik kim bilir bizi nereye götürürdü. Neyse ki aklımız var da, sonsuz hırsımızı, arzularımızı, azgın duygularımızı dengeliyor."


Othello - "Her fırtınadan sonra
Böyle huzur gelecekse eğer,
Esebildiğince essin rüzgarlar,
Ta ki ölümü uyandırana dek."


Emilia - "Öyle bir canavardır ki kıskançlık,
Kendinden doğar, kendinden ürer."


Othello - "Öldürmeden önce öpmüştüm seni.
Şimdi bana düşen, seni öperken ölmek."

25 Ocak 2016 Pazartesi

Thor & Captain America: The First Avenger & The Avengers

Pazartesi, Ocak 25, 2016 2
Thor & Captain America: The First Avenger & The Avengers
Merhabalar,
Bu yazımda da bahsettiğim gibi Marvel sinematik evreninin filmlerini izleyip üçerli halde yorumlarımı paylaşıyorum. Bu yazım ile de 1. evreyi bitirmiş oluyorum.

Thor (2011)
Yönetmen: Kenneth Branagh
Senaryo: Ashley Miller, Zack Stentz, Don Payne
Oyuncular: Chris Hemsworth, Natalie Portman, Tom Hiddleston, Anthony Hopkins, Stellan Skarsgård, Kat Dennings, Clark Gregg
Süresi: 115 dakika
IMDb puanı: 7,0
Ülke: Amerika Birleşik Devletleri

İskandinav mitolojisinde babası Odin'den sonra en güçlü tanrısı olan şimşek tanrı olan Thor'un Marvel uyarlaması filmde Thor'u Chris Hemsworth, kardeşi Loki'yi ise Tom Hiddleston oynuyor. Bana göre çok da sürükleyici bir kurguya sahip olmayan Thor, ortalamanın pek de üstüne çıkamayan bir geçiş filmiydi. Normalde başarılı bir oyuncu kadrosu barındırmasına rağmen Tom Hiddleston ve Anthony Hopkins dışında pek de başarılı sayılmazdı.  Ancak görünüm olarak Chris Hemsworth'ı doğru bir seçim buldum. Görsel efektleri de ortalama buldum. Benim için eh işte seviyesinin bir tık üstünde bir filmdi.

Captain America: The First Avenger (2011)
Yönetmen: Joe Johnston
Senaryo: Christopher Markus, Stephen McFeely
Oyuncular: Chris Evans, Hayley Atwell, Hugo Weaving, Samuel L. Jackson, Sebastian Stan, Dominic Cooper, Tommy Lee Jones
Süresi: 124 dakika
IMDb puanı: 6,8
Ülke: Amerika Birleşik Devletleri

The Avengers'a geçiş filmleri arasından sonuncusu olan Captain America: The First Avenger, benim için Iron Man'den sonra izlemesi en keyifli olan filmdi. Başarıyla yansıtılan dramatik bir hikaye ve rollerinin hakkından gelmiş oyuncular kesinlikle filmi diğerlerinden bir gömlek üstün kıldı. Ancak bu yorumlar tamamen kişisel çünkü internette film hakkında okuduğum yorumlar pek de iç açıcı değildi.

Karakterleri çok sevdim ve de Tony Stark'ın babası olan Howard Stark'ı da bu filmde epey görmüş oldum. Sadece sinema filmlerini izlerim, Marvel dizilerini vs. izlemem diye düşünürken filmle oldukça bağlantılı olan Agent Carter dizisini duydum, sanırım kendimi tutamayıp izleyeceğim. Çünkü bu karakterlerin hikayesinin devamı benim için merak konusu.
The Avengers (2012)
Yönetmen: Joss Whedon
Senaryo: Joss Whedon, Zak Penn
Oyuncular: Robert Downey Jr., Chris Evans, Mark Ruffalo, Chris Hemsworth, Scarlett Johansson, Jeremy Renner, Tom Hiddleston, Samuel L. Jackson, Clark Gregg, Cobie Smulders, Stellan Skarsgård, Gwyneth Paltrow
Süresi: 143 dakika
IMDb puanı: 8,1
Ülke: Amerika Birleşik Devletleri

Ve sonunda Avengers... 85. Akademi Ödülleri'nde En İyi Görsel Efekt dalında aday olmuş film görsel açıdan tatmin ediciydi. Tüm kahramanları birlikte gördük ve filmdeki esprili hava kesinlikle sardı. Ancak bunca kahramana rağmen filmin asıl öne çıkan kişisi Loki (Tom Hiddleston) oldu.

Hulk için oyuncu değişikliğine gidilmesi beni ister istemez üzdü, çünkü Edward Norton'ın tamamıyla bir Bruce Banner/Hulk olduğunu düşünüyordum. Mark Ruffalo da özellikle Hulk'a dönüşülen sahnelerde başarılı olsa dahi Norton'ı aramadım değil. Bunun dışında oyuncular gayet iyiydi.

Güzel sahneleriyle beraber sürükleyici bir film olduğunu düşünüyorum. Marvel evrenini gittikçe sevmeye başladım :)

16 Ocak 2016 Cumartesi

Yine Sana Dair

Cumartesi, Ocak 16, 2016 0
Yine Sana Dair
Nazım Hikmet'in kendi sesinden "Sen" ve "Yine Sana Dair"

"Sende, ben, kutba giden bir geminin sergüzeştini, 
Sende, ben, kumarbaz macerasını keşiflerin, 
Sende uzaklığı, 
Sende, ben, imkansızlığı seviyorum. 

Güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine 
ve kan ter içinde, aç ve öfkeli, 
ve bir avcı iştahıyla etini dişlemek senin. 

Sende, ben, imkansızlığı seviyorum, 
fakat asla umutsuzluğu değil..."

Biraz geç de olsa büyük şairimiz Nazım Hikmet'in 114. doğum gününü, kendisinin en sevdiğim şiirlerinden biriyle buradan kutluyor ve kendisini büyük saygıyla anıyorum...

Iron Man 1-2 & The Incredible Hulk

Cumartesi, Ocak 16, 2016 6
Iron Man 1-2 & The Incredible Hulk
Merhaba,
Bu sene artık efsanevi çizgi roman karakterlerinden uyarlama olan filmleri izleyeyim dedim. Evet, şu ana dek Marvel'ın filmlerini izlememiştim... Yorumlarımı ciddiye alıp almamayı size bırakıyorum çünkü süper kahramanların evreniyle en ufak bir alakam yok, kıyıdan köşeden alaka yaratmaya çalışıyorum sadece. AltEvren'deki bu kronolojik sıralama ile Marvel'ın filmlerini izlemeye karar verdim, üçer film şeklinde de düşüncelerimi sizlerle paylaşacağım.

Iron Man (2008)
Yönetmen: Jon Favreau
Senaryo: Mark Fergus, Hawk Ostby, Art Marcum, Matt Holloway, Stan Lee
Oyuncular: Robert Downey Jr., Gwyneth Paltrow, Jeff Bridges, Terrence Howard, Shaun Toub, Faran Tahir, Clark Gregg, Leslie Bibb
Süresi: 126 dakika
IMDb puanı: 7,9
Ülke: Amerika Birleşik Devletleri

Bu film sanırsam gelecek filmler için ön ayak niteliğinde bir giriş filmiydi. Zeki bir milyarder olan Tony Stark'ın nasıl Iron Man olduğuna değiniliyor filmde. Robert Downey Jr.'ın Iron Man ile özdeşleşmiş olmasının sebebini kesinlikle görüyorsunuz. Kendisi sanki bu rol için dünyaya gelmiş! Filmin büyük başarısının en büyük sebebini kendisinin performansına bağlıyorum. Filmin mizahi havası, oyuncular, görsellik ve başlangıca yetecek şekilde, başarılı aksiyon sahneleri filmi ve Iron Man'i kesinlikle sevdiriyor. Hikaye de ilgi çekici ve sürükleyici olduğundan tadından yenmiyor.

Detaylara ne kadar yer verilmiştir pek bilmiyorum ancak benim gibi bu evrenlerle alakasız kişilerin bayılacağı ve zevk alacağı bir film olduğu bariz belli. Ayrıca bahsetmeden geçmemek gerek, soundtrack çok başarılı olmuş.

The Incredible Hulk (2008)
Yönetmen: Louis Leterrier
Senaryo: Zak Penn
Oyuncular: Edward Norton, Liv Tyler, Tim Roth, William Hurt, Tim Blake Nelson, Ty Burrell
Süresi: 112 dakika
IMDb puanı: 6,8
Ülke: Amerika Birleşik Devletleri

The Incredible Hulk, Iron Man'e göre daha dramatik bir hikayeye sahip. Iron Man'deki esprili ve sürükleyici havadan çok uzak. Bu sebepten olsa gerek, film pek beğenilmemiş. Bana kalırsa Edward Norton başarılı bir Bruce Banner/Hulk, ama filmi kurtarmaya yetmiyor. Sevdiğim oyuncuları bulundurmasına rağmen konuyu işleyiş açısından da oyuncuların genel performansı açısından da başarılı bir film olmadığı konusunda ben de çoğunlukla hemfikirim. Kesinlikle daha iyisi yapılabilirdi. Bu yüzden bu film beni biraz hayal kırıklığına uğratmadı değil. Ama bu filmde de üstüne basmak istediğim bir şey var: çekim tekniklerinin başarılı olması.

Iron Man 2 (2010)
Yönetmen: Jon Favreau
Senaryo: Justin Theroux, Stan Lee
Oyuncular: Robert Downey Jr., Gwyneth Paltrow, Don Cheadle, Scarlett Johansson, Sam Rockwell, Mickey Rourke, Samuel L. Jackson, Clark Gregg, John Slattery
Süresi: 124 dakika
IMDb puanı: 7,0
Ülke: Amerika Birleşik Devletleri

İlk Iron Man filmiyle çıta epey yukarı çekilmişti, bu yüzden benim beklentilerim de yüksekti. Ama ne yazık ki bu filmi pek sevemedim. İlk bir buçuk saatini sanırsam iki haftadır izlemeye çalışıyorum. (Gerçi bunda sınav haftam olmasının da katkı payı var) Filmin konusu daha çok Tony'nin "soytarı" şeklinde nitelendirilebilecek hareketleriyle dolu olduğundan ve bir anda pek çok hikaye işlenmeye çalışıldığından biraz karmaşık. Aksiyon sahneleri çok tatmin edici değil. Kadın oyuncuların tam olarak ne rolü olduğunu bir süre kestirmekte bile zorlanıyorsunuz. Filmi bana kalırsa Mickey Rourke ve Robert Downey Jr. götürüyordu. Kısacası bu filmi sevmedim ancak yiğidi öldür hakkını yeme, müzikal açıdan gerçekten bir şölen olmuş!

Filmlerle alakası olmamasına rağmen, henüz iki gün önce Alan Rickman'ı kanserden kaybetmiş olmamıza ne kadar derinden üzülmüş olduğumu belirtmek istiyorum. Saygıdeğer bir sinema ve tiyatro oyuncusuydu ve rol aldığı filmlere kesinlikle artı yönden pek çok şey katmıştı. Huzur içinde yatsın..

4 Ocak 2016 Pazartesi

Ne Yeni Yıl Ama! -Şimdiden!- (Bu Sıralarda #5)

Pazartesi, Ocak 04, 2016 4
Ne Yeni Yıl Ama! -Şimdiden!- (Bu Sıralarda #5)
Yeni bir yıla girdik... Hatta şu anda dördüncü gününe başladık. Kar yağışı sebebiyle toplamda dört günlük bir tatil oldu okullarda. Bu dört gün, karın keyfini çıkarmak amacıyla on beş-yirmi dakika kadar dışarı çıkmamı saymazsak tamamen evde geçti benim için. Yatağımdan kalkma zahmetine girişmeden, kahve içip dizi/film izleyerek... İçimden ne bugün olacak matematik sınavına çalışmak geldi (sayısal derslerimin pek de iyi olduğunu söyleyemem), ne sayısı on beşe çıkan taslaklarımı düzenleyip bir yayın paylaşmak, ne bir şeyleri elime alıp okumak, ne de dışarı çıkıp bir şeyler yapmak. Kısacası umutla baktığım ve her zamanki gibi yeni hedefler belirlediğim bir yılın ilk günlerini çöp ettim ve sonra kendime sinirlendim. Sanırım hala bu yılı verimli kılmak adına çok da geç sayılmaz, en azından bütün bir yılı ele alırsak. Neyse, bu sıralarda neler yaptığıma gelirsek...

İlgim ve alakam olmadığından hiçbirini izlemediğim Marvel Studios filmlerini artık izleme kararı almıştım. Üç gün içerisinde Iron Man ve The Incredible Hulk'ı izledim. Sırada Iron Man 2 var, ancak büyük ihtimalle sınav haftam bitince izleyebilirim. Filmler hakkındaki düşüncelerimi üçer üçer sınıflandırarak paylaşmaya karar verdiğimden yorumlarım taslak halinde duruyor. Bunların dışında son zamanlarda aklıma gelirse Modern Family'yi izliyorum. Kesinlikle çok keyifli bir dizi, sömestr tatilinde epey izleyip görüşlerimi blogumda paylaşmayı düşünüyorum. Ocak ayında Quentin Tarantino'nun The Hateful Eight'i, Alejandro González Iñárritu'nun The Revenant'ı ve David O. Russell'ın Joy'u vizyona girecek filmler arasında sinemada izlemeyi düşündüklerim arasında.

Bu sıralarda Kabalcı Yayınevi'nden çıkmış Orhan Şaik Gökyay'ın hazırlamış olduğu Dede Korkut Hikayeleri'ni ve Sara Shepard'ın Martı Yayıncılık'tan çıkmış olan Duygusuz'unu okuyorum. 2015'in son günü Gılgamış Destanı'nı bitirdim, yorumlayabileceğim çok bir şey olmasa dahi fikirlerimi blogumda paylaşmayı düşünüyorum. Ayrıca Death Note'un ikinci cildini, Tokyo Ghoul'un birinci cildini ve Bleach'in ilk üç cildini okudum. Yine blogumda taslak halinde duruyor hepsi. -Ne sorumsuz bir insanmışım böyle :)- 2016'da kitap okuma hedefimi 50 olarak belirledim, umarım bu sene geçen senenin aksine hedefimi gerçekleştirebilirim.

Daha da bahsedebileceğim bir şey olmadığına göre son olarak bugünlerde sürekli dinlediğim bu şarkıyı sizlerle paylaşayım, buraya kadar geldiyseniz teşekkür ederim :) Hedeflerimizi gerçekleştirebileceğimiz bir 2016 olmasını tüm kalbimle umut ediyorum. Yine de önce cefasını çekmem gerektiğini benim tam anlamıyla idrak edebilmem gerek...