Nisan 2023 - vulnicure

5 Nisan 2023 Çarşamba

Sinema Üzerine Sohbet

Çarşamba, Nisan 05, 2023 11
Sinema Üzerine Sohbet


Son zamanlarda sinema adına heyecan uyandıran gelişmeler yaşanıyor. Çok iyi getirisi olacağına inanılan bazı iddialı filmler gişede çakılıyor, düşük bütçeli ancak orijinal filmler gişede büyük karşılık görüyor. Hâl böyle olunca yapımcılar dev filmlerin seyirciyi kendine çeken bir yanı olması için çabalıyor, karşımıza John Wick: Chapter 4 ya da Top Gun: Maverick gibi sinematik anlamda doyurucu işler çıkıyor. Öte yandan Ant-Man and the Wasp: Quantumania veya Black Adam gibi filmler marka değerinin ya da oyuncunun her şey olmadığını gösteriyor.


Yakın zamanda vizyona giren M3GAN, Scream VI ve Cocaine Bear gibi filmlerin iyi geri dönüşlerinin yanı sıra vizyon takviminin ilerisi de göz dolduruyor. Özellikle yaz aylarına yaklaştıkça hem popüler sinema hem bağımsız sinema dikkatleri üstüne çeken işlerle dolu. Greta Gerwig’in yönetmen koltuğuna oturduğu; fragmanı ve yayınlanan fotoğraflarıyla geçtiğimiz günlerde interneti sallayan Barbie, bu senenin en çok heyecan uyandıran işlerinden biri mesela. Christopher Nolan'ın Barbie ile aynı gün vizyona giren Oppenheimer'ı da yaz sıcağında sinema salonlarının dolu olacağını şimdiden gösteriyor gibi. Midsommar ve Hereditary'nin yönetmeni Ari Aster'ın yeni filmi Beau is Afraid'in yanı sıra Wes Anderson'ın yeni filmi Asteroid City de ünlü yönetmenlerin dikkat çeken diğer işlerinden.


Seri filmlerden Indiana Jones and the Dial of Destiny'nin Cannes'da açılışını yapmasına artık sayılı günler kaldı. Yılın sonlarında yayınlanacak Dune: Part Two ve The Hunger Games: The Ballad of Songbirds and Snakes gibi filmleri saymıyorum bile. Marvel'ın izleyicide heyecan uyandırma potansiyeli olan filmlerinden Guardians of the Galaxy Vol. 3 önümüzdeki ay vizyona giriyor. Animasyon cephesinde de işler yolunda. Merakla beklenen Spider-Man: Across the Spider-Verse yazın sinemaları renklendirecek. Pixar'ın Elemental'ı yolda, Your Name'in yönetmeni Makoto Shinkai'ın yeni filmi Suzume ise mayıs ayında Türkiye'de vizyona giriyor.


Başka Sinema bizleri her zaman olduğu gibi festival filmlerine doyurmaya hız kesmeden devam ediyor. Hafta sonu başlayacak İstanbul Film Festivali'ne bilet fiyatlarının cep yakması ve zaman uyuşmazlığı sebeplerinden gidemeyecek olsam dahi izlemek isteyeceğim filmleri sonradan vizyonda yakalayabileceğimi düşünüyorum. Şimdilerde gözüm geçen sene Cannes'da Jüri Ödülü'nü EO ile paylaşan Le otto montagne ve festivalde yarışan Tchaikovsky's Wife'ta. 


Reddit'te frostkaiser nickli kullanıcının paylaşımından alınmıştır.


Ama popüler sinema bazında bir sıkıntı yok değil. Gerek vizyon filmleri gerekse gelecek filmler; devam filmleri ve yeniden çevrimlerden geçilmiyor. Yakın zamanda Shrek 5, 2016'da yayınlanan Moana'nın live-action versiyonu, Harry Potter filmlerinin HBO'da dizi formatında yeniden çevrimi duyuruldu. Yüzüklerin Efendisi'nin prodüksiyon aşamasında işleri var. John Wick'in gelecek sene vizyona girecek bir spin-off filmi var ancak son filmin başarısından sonra serinin devamının geleceğini tahmin etmek pek de zor değil.


Disney zaten kocaman bir spin-off ve yeniden çevrim fabrikasına dönüştü. Biz Toy Story'nin öyküsü tamamlandı zannederken şirket 5. filmi duyurdu. Çok sevilen Frozen ve Zootopia'nın devam filmlerinin gelmemesi şaşırtıcı olurdu. Biz bunları konuşurken bir yerlerde Marvel'ın Sinematik Evreni yeni yapımlara onay veriyor. Marvel dışında DC ve Star Wars gibi dev evrenler de tam gaz devam ediyor tabii.


Hâl böyleyken dünya çapında en çok hasılat yapan 10 filmin 6'sının devam filmi, 1 tanesinin yeniden çevrim filmi; animasyonda ilk 10'un 7'sinin devam filmi, 1'inin yeniden çevrim filmi olduğu bilgisi kimseyi şaşırtmayacaktır. Deep'in geçen sene Oscar adaylıkları hakkında yazdığı yazıda bahsettiği gibi, Amerikan sineması özgün içerik konusunda kan kaybediyor.


Tabii ki sektörün bu ağırlıkta ilerlemesi tesadüf değil; çünkü yeniden çevrimler, devam filmleri çok ciddi derecede iş yapıyor. Hatta devam filmleri genellikle öncül filmlerinden daha fazla hasılat yapıyor. Ama buradaki asıl sorun şu: Yapımcılar parayı gördükçe seri ruhunu yitirip kitlesinden kendini soğutana dek devam filmi çekmeye devam ediyor. Matrix'in 4. filminde geçtiği gibi, stüdyolar serilerin yaratıcıları olsa da olmasa da bu işleri bir şekilde devam ettiriyor, o yapım artık yaratıcısının elinden çıkıyor. Evet, kabul ediyorum, bu sistemde iyi işleri de fazlasıyla izliyoruz. Ama 1 iyi iş için 5 farklı kötü iş izlememiz gerekiyor. Devam filmleri gişede dibi boylayıncaya ya da eleştirmenler tarafından yerden yere vuruluncaya kadar dibi sıyrılıyor, sonrasında da seriler yeniden canlandırılıyor. Tam da bu yüzden, pandemi öncesinde yayınlansa hasılat garantisi olacak filmlerin vizyonda sürünmesi gerçeğinin emekçiler adına olmasa dahi sinema adına olumlu bir gelişme olduğunu düşünüyorum.


Bir yandan artık dünya sinemasına göz yumulmuyor oluşu ve Hollywood dışı sinema sektörlerinin dünya çapında hızlı yükselişi bizlere sadece bağımsız sinema festivallerinde değil, Oscar serüvenlerimizde bile bambaşka hikâyeler, bambaşka anlatı tarzları izleme şansı sunuyor. Sanırım beni en çok heyecanlandıran da bu çünkü hele insan bir de Türkiye gibi bir ülkede yaşayınca sinemaya verdiği para için kırk kez düşünmesi gerektiği için yatırımı doğru yere yapmak gerekiyor.


Bu yazı pek de bir sonuca bağlanmayacak gibi, çünkü bu işin dengesinin nasıl kurulabileceğine dair hiçbir fikrim yok. Eh, yazının başında sinema adına olumlu gelişmelerde bir sürü devam filmini saydıktan sonra devam filmleri yapılmasın diyecek hâlim de yok zaten. Ben sadece olağanüstü durumların yol açtığı sonuçlarla, deneme yanılmayla olan biteni gözlemleyebiliyorum ve kendi hâlinde bir sinemasever olarak fikirlerimi yazıyorum, çözümü de artık stüdyolar düşünsün :) 

2 Nisan 2023 Pazar

Hiçbir Şeyin Önemi Yok

Pazar, Nisan 02, 2023 14
Hiçbir Şeyin Önemi Yok


Aza kanaat neslinden değilim. Tanıştık tanışalı varını yoğunu önüme serdi bu yaşlı küre. Yanlış anlaşılmasın, bir elim yağda bir elim baldaydı demeye çalışmıyorum. Dijital Çağ, Bilgi Çağı, Bilişim Çağı, İnternet Çağı, adına ne derseniz artık, içinde bulunduğumuz için inanılmaz tüm yönlerini kanıksadığımız bu çağın insanı olmaktan bahsediyorum. Zamanı geldiğinde gözümün açılması için yapmam gereken tek şey modemin tuşuna basmaktı. Tam olarak bu sebepten "Bana bu kadarı yeter." diyemedim hiçbir zaman. Fazlasının bir yerlerde olduğunu biliyordum, görüyordum. Ben de daha fazlasını hak ediyordum, değil mi? Ama fazlasını elde etmek için benim de daha fazla çabalamam gerekiyordu. Daha, daha, daha. Asla yeter yok, yetmiyor, yetmeyecek. Hobilerim, boş zaman aktivitelerim bile böyle işledi. "Bir sürü güzel film izledim!" değil, "Daha izlenecek bir sürü önemli film var, ömrüm asla yetmeyecek!" idi kafamdan geçenler. Bu yetemeyiş ve kontrolsüzlük hissi, içimde bir yerlerde kendi hükümranlığını ilan eden şiddetli bir anksiyetenin peşine taktı beni.


Hırslandıkça "akış" bozuluyor. O bitmek bilmeyen yarışın koşuşturmacaları yalnızca yeni bir hedef belirlenmişken hatırlanıyor; diğer zamanlarda anlamsız, kaotik bir yolculuktan ibaret kalıyor. Gelgelelim bir terslik olduğunun farkındalığını yaşamak bu durumun çözüme kavuşacağının garantisini vermiyor. Dinginlikteki huzurun değerini anlamak için kazananı olmayan o yarışın içinde bir kez daha tükenip kaybolmak gerekiyor. Sonra bir daha, bir daha... 



Ben tüm bu düşüncelerle boğuşup dururken arkada Madonna'nın Nothing Really Matters'ı çalıyordu. Bana adeta bir çıkış yolu gösteriyormuş gibi hissettirdikleri için şarkının sözlerini ana dilimde bir yere yazma ihtiyacı duydum, kendi çapımda çevirdim. Oldukça amatör bir dille, hızlıca karalanmış bu çeviriyi yazının sonuna ekliyorum.


Çok gençken,

Yoktu hiçbir şeyin önemi benim için

Kendimi mutlu etmekten başka

Bir tek ben vardım

Şimdi büyüdüm,

Değişti her şey

Asla eskisi gibi olmayacağım,

Senin sayende


Hiçbir şeyin önemi yok,

İhtiyacımız olan tek şey sevgi

Sana verdiğim her şey

Geri dönüyor bana


Hayatıma bakıyorum da,

Çok açık görünüyor bana

Çok bencilce yaşadım,

Bir tek ben vardım

Fark ediyorum,

Kimsenin kazanmadığını

Bir şey son buluyor,

Ve bir şey başlıyor


Hiçbir şeyin önemi yok,

İhtiyacımız olan tek şey sevgi

Sana verdiğim her şey

Geri dönüyor

Hiçbir şeyin önemi yok,

İhtiyacımız olan tek şey sevgi

Sana verdiğim her şey

Geri dönüyor bana


Silemez geçmişi hiçbir şey,

Gelecek gibi

Gönderemez karanlığı hiçbir şey,

Aydınlık gibi

Sen fırtınadaki sığınaksın,

Kollarında rahatlat beni


Hiçbir şeyin önemi yok,

İhtiyacımız olan tek şey sevgi

Sana verdiğim her şey

Geri dönüyor bana

Hiçbir şeyin önemi yok,

Tek ihtiyacımız olan şey sevgi

Sana verdiğim her şey,

Geri dönüyor bana

Hiçbir şeyin önemi yok