Yönetmen: James McTeigue
Oyuncular: Natalie Portman, Hugo Weaving, Stephen Rea, Stephen Fry, John Hurt, Tim Pigott-Smith, Rupert Graves
Süresi: 132 dakika
IMDb puanı: 8,2
Ülke: Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, İngiltere ortak yapımı
YORUMUM:
Toplumlar devletten korkmamalı. Devlet toplumlardan korkmalı.
Geleceğin İngiltere'sinde muhafazakar ve baskıcı bir hükumet kurulmuştur. 5 Kasım 1605'in yıl dönümü olan bir günde, kendine V diyen Guy Fawkes maskeli biri televizyon yayınını basar ve bir yıl sonraki 5 Kasım'da her şeyin değişeceğini ve kendisine inanıyorlarsa o tarihte Parlamento binasının önüne gelmelerini söyler.
Filmin devamında da bir sene içerisinde halkın uyanışı, bununla beraber yönetimin artırdığı baskı ve kısıtlamalar ile birlikte V ile tanışan Evey de anlatılır.
Son zamanlarda hepimiz nasıl durumda olduğumuzu biliyorsunuz. Pek çok kişiye bu filmi anımsatan ülkemize selam çakmadan olmaz, ancak ben uzun uzun açıklamayı falan istemiyorum. Sadece filmi yorumlayacağım, diktatörünün hikayesinin bizimkiyle aynı olduğu bu filmi.
Anarşist biri V. Yani toplumun başındaki bir otoritenin varlığını reddediyor, çünkü bu otoritenin başındaki kişi olan Adam Sutler "son derece dindar bir adam ve Muhafazakar Parti'nin üyesi." Yüz binlerce kişinin ölümüne yol açmış bir devlet ayrıca. Pek çok sanat eserini saklamış, yasaklamış. Kitle iletişim araçlarına tamamıyla hükmediyor. V, bunları yıkmak için tam da Guy Fawkes'ın İngiliz Parlamento binasını yıktığı günün yıl dönümünde Parlamento'yu yıkma ve diktatörü ortadan kaldırma için halktan da destek istiyor. Ancak bunlar yıkılınca ne olacağına dair hiçbir şey ortada yok.
Devlet kitle iletişim araçlarıyla halkına V'nin teröristin teki olduğunu, hatta öldürüldüğünü söylüyor. Halkını korkutmak için çabalıyor. Ancak V'nin istediği bunun tersi, devletin halktan korkması. Zamanla bu da oluyor, halk uyanıyor. Halk, V'nin maskeli bir teröristten çok halkın uyanmasını sağlayan bir kurtarıcı olduğunu fark ediyor.
Bir açıdan insanı kendi ülkesi konusunda sorgulatıyor, düşündürüyor. Baskıya maruz kalan pek çok ülkeye de uyuyor aslında. Ancak bir taraftan da aşk hikayesi anlatıyor. V, Evey'i kurtarıyor, ancak sonrasında da Evey V'yi kurtarınca V tekrardan onu kurtarıp kendi sığınağına alıyor. Zamanla da tamamen nefretle ve kinle geçirdiği yaşamında "aşk" duygusunu tadıyor. Hatta V sadece bir kez gülümseyen yüzlü maskesini çıkarıyor -ki biz yüzünü göremiyoruz- çünkü Evey yanından ayrılıyor ve bunun için ağlıyor. Ancak ben filmdeki aşka pek odaklanamadım, çünkü verdiği mesaj ve anlatmaya çalıştığı şey aşkla ilgili değildi.
Her izlenildiğinde içinize bir baş kaldırma hissi veren bu filmi izlemediyseniz kesinlikle izlemeniz gerekiyor.
"Bizim hikayemiz de her hikayede olduğu gibi gelecek vaat eden bir politikacıyla başlar. Oldukça dindar bir adamdır ve tutucu bir partinin üyesidir. Son derece basit görüşlüdür ve politik yöntemlere saygısı yoktur. Ne kadar güç kazanırsa fanatizmi de o kadar artar, daha agresif ve daha acımasız biri olur. Eğer asıl amacı güçse bu silahı en iyi nasıl kullanırsınız? İşte hikayemizin tam da bu noktasında örümcek ortaya çıkar. Son derece vicdansız bir adamdır, ne pahasına olursa olsun amaç uğruna her şeyi yapar. Hedefleri o saptamıştır ama hedef düşman değil, ülkenin kendidir. O yılın seçim sonuçlarını kimse tahmin edemezdi. Ve seçimlerden hemen sonra mucize kendini göstermeye başladı. Bazıları "Tanrı'nın işi." dedi ama hepsi bu yolla zengin oldu. Asıl dahice plan korkuydu. Korku, hükumetin en etkili silahıydı ve bununla bütün politikacılarımız başımıza asıl katil olan başkanımızı getirdi. Gerisi de sadece tarih işte."
PUANIM:
Güzel bir yorum olmuş.
YanıtlaSilTeşekkür ederim :)
Sil