Yine, yeni, yeniden bir meydan okuma ve meydan okumalardan eksik kalamayan -ama illa ki geç kalan- ben! Sonik Hanım'ın başlattığı bu 17 günlük meydan okumaya gitmek için tıklayın.
İlk günün sorusu "Beş sözcükle kendini anlat." olmuş. Benim için düşündürücü ve bir o kadar da zor bir soru oldu, ben kendimi anlatamıyorum sanırım :)
- Takıntılıyım. Neden böyleyim ben diye kendime sorduğumda liste yapıp sebeplerini araştırasım, sonuçlarını ve yapılması gerekenleri de ayrı listeye yazasım geliyor, öyle bir durumdayım diyeyim size. Hayatımdaki her şey benim önceden ayarladığım şekilde olmak zorunda, son dakikada sorun çıkarsa -sorun da başka insanların müdahil olması yani- her şeyin alt üst olduğunu düşünüyorum. Buna aynı zamanda detaycılık da denilebilir ama genel olarak başkalarından en çok duyduğum şey ne kadar takıntılı olduğum yönünde.
- Utangacım. Ve kendimde en nefret ettiğim özelliğim de bu. Kolay kolay insanlara ilk adımı atamam, hatta hiçbir zaman atamamışımdır. Bu da bir şekilde beni soğuk nevale olarak göstermiş sanırım çünkü insanlardan en çok duyduğum laflardan biri "Ben seni başta sevmemiştim, çok soğuk davranıyordun..." maalesef. Ben de istemezdim böyle olmayı ama bazı şeyleri değiştirebilmek mümkün değil.
- Meraklıyım. Daha doğrusu ilgimi çeken konularda yeni şeyler öğrenmeye ve keşfetmeye bayılıyorum.
- İnatçıyım. Bu da kötü bir özellik kesinlikle, ilk başta bahsettiğim takıntılı olmam ve inatçı olmam birleştiklerinde ortaya korkunç sonuçlar çıkabiliyor :( İnatlaşmayı sevmiyor olmama rağmen inatçı biriyim ve düşüncemin doğruluğundan tamamen eminsem karşı tarafa kendimi kanıtlamadan uyku uyuyamam galiba. Emin değilsem asla inatlaşmam tabii.
- Neşeliyim. Çevremde de neşeli insanları görmeyi seviyorum. Tabii ki her an mutlu olacağız diye bir kaide yok, hepimizin hayatında inişler ve çıkışlar oluyor ancak ben genelde neşeli biriyim. Sevdiğim insanlara neşemi bulaştırmayı da ayrı seviyorum.
2) Kalbimi kazanmanın beş yolu?
Bugünün sorusu da buymuş. Diğer herkes gibi ben de hem küsken kalbimin nasıl kazanılacağını hem de normal zamanda nasıl kazanılacağını yazayım en iyisi :) Küsken kalbimi kazanmak diye bir kavram yok çünkü ben insanlara kolay kolay küsmem, eğer birini hayatımdan tamamen çıkarttıysam o kişiyi hayatıma geri almak bana ciddi anlamda zarar verir demektir bu. Tabii küslük sayılmayacak ufak kırgınlıklar için yapılması gereken tek bir şey var, özür dilemek.
Sorunun çıktığı ikinci anlamın cevaplarını da maddeleyeyim.
- Eğlenmesini bilmek. Bu maddeyi Zihin'den aldım, kusuruma bakmaz umarım :D Yukarıda bahsettiğim gibi, ben neşeli biriyim ve sevdiğim insanları neşelendirmeyi de seviyorum. Karşımdaki insanın da hayattan zevk almasını bilmesini isterim, hatta benden çok daha zevk alırsa daha da güzel :)
- Sözlerinde ve davranışlarında net olmak. Saçma sapan göndermelerden, sözde gizemli tavırlardan hoşlanmıyorum hatta nefret ediyorum. Söylediği şeyleri direkt söyleyebilen ve en önemlisi de bunları dürüstçe yapan insanlar çok rahat bir şekilde kalbimi kazanabilir.
- Ortak ilgi alanlarına sahip olmak. Bu en etkili madde olsa gerek. İlgi alanlarımın ortak olduğu, dünya görüşlerimizin benzer olduğu insanlar zaten genelde en sevdiğim insanlar oluyor. Bana bir şeyler katacak ve benim de kendisine bir şeyler katabileceğim, bunu yaparken de eğleneceğim kişiler işte :) Hepimiz aramıyor muyuz böyle insanları?
- Samimiyet. Samimiyetsiz bulduğum insanları ne kadar sevmiyorsam samimi bulduğum insanları da o kadar seviyorum.
- Bazı küçük şeyler. Ama insana karşısındakinin kendini düşündüğünü hissettiren küçük şeyler. İlla hediye olması da gerekmiyor, bazen iki üç kelimelik bir söz bile insanı mutlu etmeye yetebiliyor çünkü.
Yarın meydan okumada görüşmek üzere :)
Kusura baktım :) Olur mu.. Cevapları çok sevdim ben. Eğlenen ve küçük şeylere önem veren komşularız.
YanıtlaSilÇok teşekkürler, aynen öyle :D
SilSevdim bu meydan okumayı :) Kendimizle yüzleşmek ve yazmak iyidir :)
YanıtlaSilBence de :) Cevap düşünürken insan gerçekten kendisiyle yüzleşiyor.
Sil