Stefan Zweig - Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat - vulnicure

19 Haziran 2017 Pazartesi

Stefan Zweig - Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat

Özgün adı: Vierundzwanzig Stunden aus dem Leben Einer Frau
Yazarı: Stefan Zweig
Çeviren: Mahmure Kahraman
Sayfa sayısı: 71
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

  Kitap, Henriette adlı saygın bir kadının yakışıklı ve genç bir adamla birlikte kaçıp ailesini bırakmasını ele alarak başlıyor. Madam Henriette'in kaçmadan önce ailesiyle kaldığı oteldeki diğer konuklar onun arkasından hararetli tartışmalara girişiyorlar. Kitabın anlatıcısı da bu tartışmalarda Madam Henriette'in arkasından atıp tutanlara "Ben şahsen bir kadının özgürce ve tutkuyla içgüdülerinin peşine takılmasını, genellikle alışılageldiği üzere, kocasının kollarında onu kapalı gözlerle aldatmasından daha dürüst bulurum." şeklinde karşı çıkarak onlardan tepki çekiyor. Ancak oteldekiler arasında büyük bir saygınlığa sahip Mrs. C onun bu sözlerinden sonra onunla arkadaşlık kurmaya başlıyor ve bir gün anlatıcıya kendisinin hayatını değiştiren yirmi dört saatini anlatmaya karar veriyor. Kitabın asıl hikâyesi Mrs. C'nin bu yirmi dört saatine ait.

Stefan Zweig onu ilk okuduğumda beni kendisine hayran bırakan bir yazar olmuştu. Nasıl olmasın ki? Zweig'da sade ama bir o kadar da etkileyici bir üslubun yanı sıra muazzam bir karakter analizi yapma yeteneği var. Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat adlı bu uzun öyküsü de onun bu yeteneğinden nasibini almış. Mrs. C anlatıcıya eğer kendisi Anglikan mezhebinden değil de Katolik olsaydı çoktan günah çıkarak bu yirmi dört saatin yıllar sonra bile üzerinde kalmış etkisinden kurtulacağını, arınacağını söylüyor. Bu yüzden bu hikâye aslında bir günah çıkarma veya insanın kendisiyle hesaplaşması olarak görülebilir. Zweig bu hesaplaşmayı okuyucu için vurucu bir şekilde yapıyor. Zaten incecik bir kitap olduğu için ben elime aldığım gibi bitirdim, bırakamadım. Ama daha da önemlisi kitabı bittiği zaman üstüne uzun süre düşündürecek kadar derin buldum. Normalde olumlu bakamayacağımız bir konuya daha farklı açılardan baktığı için ve de sonunda zamanın insan üzerindeki hissizleştirici etkisini gösterdiği için... 

Mrs. C karakterinin işlenişi baştan sona kusursuzdu. Madam Henriette olayıyla vuku bulan anlatıcıyla tanışma, ona kendini açabilme evresiyle günah çıkarmaya başlıyor Mrs C. Sonrasında nasıl bir insan olduğunu, neler hissettiğini, neler yaşadığını okuyarak kendisini tanıyoruz. Bu kadar az sayfayla bu kadar ince bir şekilde karakterin işlenmesi kesinlikle hayranlık uyandırıcı. 

Bu uzun öyküden sonra daha çok Stefan Zweig okumak şart oldu.

Herkesçe malum olaya, bir kadın yaşamının bazı anlarında kendi iradesi ve deneyimi dışında gizemli güçlerin etkisinde kalır şeklinde olumsuz yaklaşmak, aslında yalnızca kendi içgüdümüze ve doğanın şeytani yönlerine karşı duyulan korkuyu ifade ediyor, "kolayca baştan çıkarılanlara" göre kendini daha güçlü, daha akıllı ve daha temiz hissetmek bazı insanlara haz veriyor olmalı. Diğer yandan, ben şahsen bir kadının özgürce ve tutkuyla içgüdülerinin peşine takılmasını, genellikle alışılageldiği üzere, kocasının kollarında onu kapalı gözlerle aldatmasından daha dürüst bulurum, dedim. (sf. 8)

O zaman içimi acıtan şey hayal kırıklığıydı... o genç adamın o denli itaatle gitmesinin verdiği hayal kırıklığı... beni durdurmak, yanımda kalmak için hiçbir girişimde bulunmaması... oradan ayrılıp gitmesi konusundaki ilk arzuma minnet ve saygıyla boyun eğmesi... beni kendine çekmek için bir şey yapmak yerine... beni yoluna çıkan bir azize gibi görmesi sadece... ve beni görmemesi... bir kadın olarak hissetmemesi.
Bu benim için bir hayal kırıklığıydı... kendime ne o zaman ne de sonra itiraf edebildiğim bir hayal kırıklığı; oysa bir kadının duyguları, söze dökmeden ve bilincinde olmadan da her şeyi bilir. Zira... artık kendimi daha uzun süre kandırmayacağım; o adam bana o zaman sarılsa, beni o zaman istese, onunla dünyanın öbür ucuna giderdim, hem kendi adımı... hem çocuklarımınkini lekelerdim... insanların dedikodularına aldırmaz, mantığımın sesini dinlemez, Madam Henriette'in daha bir gün öncesinde tanımadığı Fransız genciyle yaptığı gibi, onunla kaçardım... nereye, ne zamana kadar diye sormaz, önceki yaşamıma bir an bile dönüp bakmazdım... paramı, adımı, mal varlığımı, onurumu onun uğruna feda ederdim... dilenirdim, bu dünyada onun beni sürükleyebileceği her türlü aşağılanmaya razı olurdum belki de. İnsanların ayıp dediği, saygın gördüğü her şeyi görmezden gelirdim, şayet ağzından bir sözcük olsa çıksa, bana doğru bir adım atsa, beni anlamayı denese, o an ona tüm kalbimi verirdim. Ama... size söyledim ya, bu garip tavırlı adam bana ve içimdeki kadına göz ucuyla bile bakmıyordu... ben ona teslim olmaya hazırdım, onun aşkıyla yanıp tutuşuyordum ki bunu ilk olarak kendimle baş başa kaldığımda anladım, onun aydınlık, deyim yerindeyse melek gibi yüzünü heyecana boğan o tutkuyu, içimin karanlık dehlizine düşüp terk edilmiş bir kalbin boşluğunda fırtına yaratınca anladım. (sf. 55-56)

Ama sonuçta zaman her şeyin ilacı, alınan yaşın da tüm duygular üzerinde özel ve hafifleştirici bir etkisi var. Ölümün yaklaştığını hissettikçe, ölümün gölgesi yolunuzun üzerine simsiyah düştükçe, olaylar gözünüze eskisi gibi batmıyor, derin duygularınıza artık aynı şekilde seslenmiyor, tehlikeli gücünden çok şey kaybediyor. (sf. 69)

6 yorum:

  1. Son iki günde iki Zweig kitabı bitiren biri olarak içim yazarın sevgisiyle dolu :-) Zaten seviyordum ama bir haftadır 500 sayfalık sıkıcı ve saçma bir kitap okuyordum. Yarısına kadar zorla gelince bari devamını da okuyayım, o kadar okuduğum boşa gitmesin dedim ama yok, içimden okumak gelmiyor. Bari arada bir Zweig okuyayım dedim. Yakıcı Sır'ı başladığım gün hatta saat bitirdim. Çölde su bulmuş gibi hissettim kendimi. Bugün de Amok Koşucusu'nu okudum. elimdeki bütün kitaplarını arka arkaya okumak istesem de kötü günler için saklamak daha mantıklı geliyor :-)

    Okumadıysan Korku, Yakıcı Sır ve Amok Koşucusu'nu da öneririm.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle çok iyi yapmışsın, uzun olan kitabı bırakmana değmiş demek ki :) Öneriler için çook teşekkür ederim, hepsini not ettim ve en kısa sürede edinmeye çalışacağım. Ben de çölde su bulmuş gibi hissetmek adına aldıktan sonra biraz bekletsem mi acaba :))

      Sil
  2. Zweig'ın güzel uzun öykülerinden birisidir. Zweig'ı okumayı çok severim.

    YanıtlaSil
  3. İlk Zweig kitabım :D Beni çok etkilememişti :/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hadi ya :/ Senin fikrin bu da. Yorumun var mı diye bloguna bakacağım Salıncak :)

      Sil

Görüşleriniz benim için çok değerli :)