Geçenlerde anneannemin vefatının yıl dönümüydü. Ne garip, 14 koca sene geçmiş aradan. Kardeşim, hiç göremediği torunu, lise sınavına girecek yaşa geldi bile.
O zamanlar 8 yaşında olmama rağmen onu kaybettiğimiz günü hatırlıyorum. Haberi aldığımız günün gecesinde ben babaannemlerin evinde kalıyordum. Annemler bizimle değildi, bu durumu hiç garipsememiştim. O akşam bir milli maç vardı. Kazanmış mıydık, emin değilim. İnsanların coşku dolu olduğunu ve evde adeta stadyumdaymışçasına tüm caddenin tek yürek tepkilerini duyabildiğimi hatırlıyorum. Eurovision, maçlar, şu bu derken Türkiye'nin birbirine daha kenetli olduğu bir ortam vardı herhalde. O gece sokaktaki insanları izledikten sonra uyudum. Sabah uyandığımda babaannemler annemlerin köyüne gitmemiz gerektiğini söyledi, yolda da anneannemi kaybettiğimizi. Anneannem hastaydı, ama ben 8 yaşındaydım. Bahsedilen hastalığın gripten, soğuk algınlığından hiçbir farkı yoktu benim için. Belki de bu yüzden neden öldüğünü anlayamamıştım. Cenaze gününde herkesi, insanlarla konuşmalarımdaki gereksiz detaylara kadar her şeyi hatırlıyorum; ama bir türlü annemi hatırlayamıyorum. Sanki o gün annem orada yokmuşçasına uzak hatırası. Belki o anlar zamanla zihnimden silindi, ya da belki annem ben etkilenmeyeyim diye benden uzak durdu. Bilemiyorum, asla da bilemeyeceğim.
Eskiden haziran ortalarına gelince yaklaştığımız tarih bir şekilde zihnimde yer edinirdi. O gün geldiğinde anneannemi düşünürdüm, inancımın olduğu zamanlarda dua edip Yasin okurdum. Mezarını ziyaret etme fırsatım olduğunda mermere oturup hayatlarımızda olan biteni ona sessizce anlatırdım. Kendi kendime onun beni yukarıdan izlediğini hayal ederdim, rüyama gelmesini dilerdim. Bu sene ise sınava gitmek üzere kahvaltı ederken birdenbire o günün bugün olduğu aklıma geldi. Tüm ailemi sarsan o günün gittikçe sıradan bir güne dönüştüğünü fark etmek çok garip hissettirdi. Anneannem benim hayatımın sadece 8 senesini görebildi ama eskiden o 8 sene benim hayatımda çok uzun bir zaman dilimiydi. Şimdi ben büyüdükçe o 8 senenin hayatımdaki yeri azalıyor, anıları silikleşiyor. Zamanın her şeyin ilacı olduğu ve ölenle ölünmediği çok doğru ama o kısıtlı zamanlarımızın gün geçtikçe silinmesi, o çok sevdiğim insanın kahvaltıda rastgele aklıma düşen birine dönüşmesi canımı sıkıyor.
Bu yazıyı bana onu hatırlatan bir şarkıyla kapatmak isterdim ama öyle bir şarkı yok. Sahi, anneannem nasıl biriydi? Neleri severdi? Kimleri dinlemekten hoşlanırdı? Neler yapmak isterdi? Neler hayal ederdi? Şu an burada olsa nasıl bir ilişkimiz olurdu? Hastaneye gitmekten kullanma fırsatı bulamadığı o yeni yatak odası takımını sever miydi? Bu soruların hiçbirinin cevabını bilmiyorum çünkü onu anneanne kimliğinden öte şekilde tanıma fırsatım hiç olmadı. Bir kez olsun büyük aklımla onun köydeki güzel balkonunda çay içerken onunla sohbet edemedim. Ama onu ve hiç yaşanmamış bir ihtimaller silsilesini özlüyorum. Keşke bir gün gerçekten tekrar bir araya geleceğimize inanabilseydim.
Bana aldığın o tokayı çekmecemde, kapağında senin isminin yazdığı o kitabı ise kitaplığımda saklıyorum. Sanki senin varlığını benim hayatıma bağlayan son hatıralar bunlar.
Allah rahmet eylesin. Hayatta iz bırakan insanlar unutulmuyor.
YanıtlaSilÇok teşekkür ediyorum, dostlar sağolsun. Kesinlikle öyle.
SilIşıklar içinde uyusun.Aslında ne kadar çok şey yaşarsan yaşa,zaman geçtikçe siliniyor anıların,aklına kazınmış bir kaç andan başka birşey kalmıyor gibi,artık eskisi kadar acıtmadığını ben de hissediyorum hatta kendime kızdığım bile oluyor,ama zaman içinde alışıyorsun onlarsız yaşamaya işte.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Böyle hisseden tek kişi olmadığıma sevindim, gerçekten alışıyoruz tüm bunlara ama bazen zor geliyor.
Silson paragrafta gözlerim doldu vallahi. bir de o foti neresi, ne güzel bir yer öyle :)
YanıtlaSilBaltalimanı Japon Bahçesi, burada bahsetmiştim bir yazıda hatta belki hatırlarsın :)
SilAllah rahmet eylesin. Yas sürecindeki yoğun duygular zamanla hayatın akışına kanalize oluyor. Bu doğal bir süreç. Kendi büyüklerimi düşündüm uzun yıllar önce kaybettiğim, mezarları İstanbul'da olmadığı için ziyaret edemediğim büyüklerimi. Zaman zaman fotoğraf albümlerine baktığımızda yad ediyoruz.
YanıtlaSilYaşanmışlıklara daha sıkı sarılamayışımız zamanın bir yıpratması sanırım. Doğal karşılamaktan başka bir çare de göremiyorum...
Çok teşekkür ederim. Fotoğraf albümleri bu açıdan büyük bir nimet, bazen hiç tanımadığım etmediğim insanlarla karşılaşıyorum onları incelerken.
SilDoğru, doğal olanın bu olduğunu kabullenmek gerekiyor bir şekilde.
Okurken içimi buruk bir hüzün kapladı. Ben anneannemle daha uzun bir süre geçirdim. Hatta hayatının bir döneminde de bizimle yaşadı. Ama Alzheimer olduğu için bizim değilse de onun anıları giderek silindi ve en çok da bizi bu üzmüştü.
YanıtlaSilBaşınız sağolsun. Zaman herşeyin ilacı ama zamanla geçmesi de bazen acıtıyor insanı işte.
Alzheimer çok zor bir hastalık. Hele bir de benim bu yazıda bahsettiklerimle arasındaki ters bağlantıyı düşününce kendi kendime garip hissettim.
SilÇok teşekkür ederim, sizin de başınız sağolsun. Son sözünüzün altına imza atabilirim, aynen böyle hissediyordum bu yazıyı yazarken.
Allah rahmet eylesin.
YanıtlaSilBen anneannemle 20'li yaşlarıma kadar zaman geçirebildim ama keşke daha çok beraber olabilseydik diyorum. Anneannemi çok severdim. Çok güçlü, akıllı bir kadındı. Kızıma onun ismini verdim. Umarım birçok açıdan ona benzer.
Çok teşekkür ederim Şule abla. Senin de başın sağolsun. Anneannenin sende kızına ismini koyacak kadar büyük iz bırakması ne güzel :) Dilerim benzerler ve sen de onu kızında hatırlarsın.
SilAllah rahmet eylesin. O kadar güzel yazmışsın ki. İnsan doğası işte.
YanıtlaSilÇok teşekkür ediyorum.
Sil