Geçtiğimiz Hafta Dinlediklerim #1 - vulnicure

14 Ekim 2019 Pazartesi

Geçtiğimiz Hafta Dinlediklerim #1


 Merhaba, nasılsınız? Ben uzun süren bir sınava hazırlık sürecinden sonra blog dünyasına tekrar alışmaya çalışıyorum. Bu ısınma turlarımda ilk kez dinlediğim ya da zamanında dinleyip sonradan 180 derece fikrimi değiştirdiğim albümler, ayrıca keşfettiğim sanatçılar hakkında fikirlerimi haftalık olarak yazmaya karar verdim. Bu yazı da bu serinin ilki olacak, dilerim devamı gelir.


Charli XCX - Sucker
(2014)

Charli'yi 2017'den beri takip ediyorum ancak kendisinin muhteşem Vroom Vroom EP'si öncesi çalışmalarını kısa zaman öncesine kadar hiç dinlememiştim. Sucker, Charli'nin daha geniş kitlelere hitap etmesini sağlayan tam bir pop albümü.

Sucker kesinlikle çok eğlenceli. Albüm son ses açıp eşlik etme hissi veren keyifli pop şarkılarıyla dolu. Ama ister istemez Charli'nin diğer çalışmalarıyla kıyaslayınca oldukça sönük kalıyor. Hatta deneysel pop müzikle devam ettiği diskografisinin en zayıf halkası demek yanlış olmaz. Yine de hakkını yememek gerek, Sucker liste müzik piyasası için oldukça kaliteli ve keyifli.


Los Bitchos

Franz Ferdinand'ın solisti Alex Kapranos'un bu grubun The Link is About to Die şarkısına prodüktörlük yaptığını belirten Instagram paylaşımını görünce Los Bitchos ile tanışmış oldum. Franz Ferdinand dediğime bakmayın, kızlarımızın müziğinin Franz Ferdinand'ın sounduyla uzaktan yakından alakası yok. Onlar kendilerini tekila ve Cumbia vibelarıyla takılan, Londra'nın yeraltı alemlerinden 5 kız olarak tanımlıyorlar. Bu tanımın hakkını da veriyorlar. Khruangbin'in daha bir cumbia ve Türk psychedelia soslusu gibiler. Yarım saat bile sürmeyecek kısacık diskografilerini birbirinden keyifli, insanı neşeli bir moda sokan şarkılarla doldurmuşlar. Özellikle son singleları The Link is About to Die ve Pista (Great Start) oldukça başarılı. Albüm ya da EP projeleri hakkında internette pek bilgi bulamadım ancak debut projelerini büyük bir merakla bekliyor olacağım.


Kim Petras - Clarity
(2019)

Klibinde Paris Hilton'u oynattığı I Don't Want It At All şarkısını dinlediğimden beri Kim'e bayılıyorum. Kendisi bu debut albümünden önce yayınladığı electropop ve bubblegum pop tarzındaki enerjisi yüksek singlelarla oldukça ilgi çekmişti. O keyifli ve farklı şarkılardan sonra piyasaya hitap edebilmek için R&B tarzına kaydığı bu albüm beni gerçekten çok şaşırttı. Bir iki istisna dışında hepsi birbirine benzeyen ve Kim Petras'ın potansiyelini yansıtmayan bu albüm tam bir hayal kırıklığı. Dinleyişimin üzerinden sadece 1 gün geçmesine rağmen aklımda sadece Icy ve Another One şarkılarının kalmış olması da albümün unutulmaya müsait havasının bir göstergesi olsa gerek.


Kim Petras - TURN OFF THE LIGHT
(2019)

Tam da bu hayal kırıklığından sonra 1 Ekim'de yayınlanan Cadılar Bayramı özel mixtape imdadıma yetişti desem yeridir. Kim Petras'ın vokalleri muhteşem. Şarkılardaki ses efektleri ve EDM altyapılı prodüksiyonun uyumu albümün temasını ve hikayesini tamamlıyor.

TURN OFF THE LIGHT, Kim Petras'ın yaratıcılığını ve yukarıda bahsettiğim potansiyelini yansıttığı çok başarılı bir mixtape olmuş. Albüm ilk dinleyişte hiç sıkmadan kendine çekiyor ve bırakmıyor. Oldukça eğlenceli bu albümün ekim ayında en çok dinleyeceklerimden biri olacağına eminim. Gönül ister ki resmi ilk debut çalışması da böyle olsaydı.


Palmiyeler - Palmiyeler EP
(2015)

Biraz da yerli ve milli gruplarımızdan bahsedelim :) Ne enteresan ki bu grubu bana zamanında Venezuelalı biri önermişti. Derine şarkısını dinlemiştim, bir daha da dinlemek aklıma gelmedi. Geçtiğimiz günlerde Spotify önerilerimde görünce ilk işlerini dinledim.

5 şarkılık bu kısacık EP, ana dilinde surf rock dinlemek isteyenler için bir nimet. Dinlerken gözlerimi kapattığımda beni sahil kenarında arkadaşlarla geçirilen, kahkaha dolu bir yaz akşamına ışınlanacakmışım gibi hissettirdi. Huzur dolu ancak birbirine oldukça benzeyen 5 şarkıyı dinlerken keyiflenmemek elde değil. Şarkıların tadı damağımda kaldı ancak henüz albümlerini dinleme fırsatı bulamadım. En kısa zamanda dinlemeyi planlıyorum.



Beyoncé - Beyoncé
(2013)

Zamanında Beyoncé'yi abartılmış bulduğum ve şarkılarına şans bile vermediğim için pişmanım. Lemonade'i dinledikten sonra kendisine olan ön yargımı yıkmıştım, kariyerindeki dönüm noktalarından biri sayılacak bu albümü de en az Lemonade kadar sevdim. 

Beyoncé oldukça kişisel bir albüm ve Beyoncé'nin evliliğine, problemlerine, cinselliğe vs. oldukça değiniyor. Bunun yanında kendisinin hitap ettiği büyük kitleyi göz önüne alırsak sosyal konularda farkındalık yaratmaya çalışması muazzam. Lemonade'de bu farkındalığı bu albümden çok daha olgun ve bariz bir çalışmayla görmüştük.

Kız kardeşi asansörde kocasına tekmelerle giriştikten saniyeler sonra kameralara gülümseyerek poz verebilen, kariyerini de hayatını da sürekli daha da mükemmelleştirmek için uğraşan bu kadına hayran kalmamak elde değil. Kendisi piyasadaki rakiplerinin aksine yaptığı işin kalitesine çok önem veriyor. Çalıştığı isimler, tartışılamayacak vokal yeteneği, müziğe görsel bir deneyim katma çabası... Bunların hepsi birleşince ortaya başarılı işler çıkıyor ve bu albüm de kesinlikle onlardan biriydi. 2010 sonrası pop müzik için mihenk taşı albümlerden biri. 


Nick Cave & The Bad Seeds - Ghosteen
(2019)

Bu albümü sona bırakmak istedim. Daha Skeleton Tree'in etkisinden çıkamamıştık ki en az onun kadar insanın içine işleyen bir Nick Cave & The Bad Seeds albümümüz oldu. Dürüst olmak gerekirse ben bu kadar çabuk yeni bir albüm beklemiyordum, hatta uzun bir süre yenisi gelmez diye düşünüyordum. Yanılmışım, Nick Cave oldukça trajik bir şekilde kaybettiği oğluna vedasını kendisine yaraşacak bir şekilde yapacaktı tabii ki de.

Ghosteen çok ağır bir albüm. Ancak albümün içine girebilmek ya da sevebilmek için değil, şarkıları kaldırabilmek adına ağır. İlk dinlediğim zaman ikinci şarkıdan sonra şarkıları durdurup sindirmek için bir süre bekledim ve çıktığı günden beri her birini defalarca dinledim. Şarkı sözleri çok sağlam, dinlerken Nick Cave'in muhteşem sesiyle adeta fon üstünde şiir okunuyor gibi hissettiriyor. Bu şiirsellik daha albüm kapağından dinleyiciye göz kırpıyor zaten. Albümün müzikal atmosferi tüyleri diken diken edecek seviyede yoğun. Çok sevdiğim Skeleton Tree'nin içindeki raw soundların albüme ve temasına çok büyük bir farklılık kattığını düşünüyordum ancak Ghosteen tüm sadeliğiyle ve buna tezat yoğunluğuyla bana aksinin de olabileceğini kanıtlamış oldu. 

Hiç sanmıyorum ancak dilerim bu albüm Nick Cave'in tekrar Türkiye'ye uğramasına vesile olur, çünkü geçen sene bu fırsatı kaçırdığım için yaşadığım pişmanlık bu albümden sonra zirveye çıktı.

Geçtiğimiz hafta ilk kez dinlediğim albüm, EP ve hatta mixtapeler bunlardı. Favorim kesinlikle Ghosteen oldu, Spotify'ı ne zaman açsam elim ona gitti zaten. Belki de o yüzden aklımda dinleyecek başka şeyler olduğunda açmaya bile tenezzül etmedim. Bu hafta da böyle geçecek gibi gözüküyor :)

4 yorum:

  1. Sınav iyi geçmiştir umarım. Ve bence yazmalısın Özlem:) Uzun süredir alışık olduğum isimleri gözlerim arıyor doğrusu. Göremeyince üzülüyorum:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, güzel geçtiğini söyleyebilirim :) Biraz tesadüflerle dolu ama benim için mutlu sonuçlanan bir süreç oldu.

      Ben de buraları çok özlemişim, gözümün aradığı ve şimdilerde yazmayan bazı isimlerin olması üzdü beni.

      Sil
  2. Sınavın umarım güzel geçmiştir. Beyonce dışında bilmiyorum diğerlerini. Bu arada bloğuna mail abonelik butonu koyarsan daha rahat takip edebiliriz:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, güzel geçti :)

      Öneri için de ayrıca teşekkür ederim, hemen ekliyorum.

      Sil

Görüşleriniz benim için çok değerli :)