Şöyle bir baktım da, son zamanlarda fazlasıyla dizi izlemişim. Hepsini bitirmedim; bazılarının yeni sezonlarını izledim, bazılarını izlemeye devam ediyorum, bazılarını da yeni bölüm geldikçe takip ediyorum. Ben de yaz aylarımın ikinci yarısına ve eylül ayına eşlik eden bu dizilerin hepsini bir yazıda toplamaya karar verdim.
HOUSE OF THE DRAGON (2022-)
Açılın dostlar, Buz ve Ateşin Şarkısı geri döndü! Bu evreni öyle seviyorum ki Game of Thrones'un final bölümü üniversite sınavıma 15-20 gün kala yayınlanmasına rağmen sabahın köründe kalkıp canlı yayınlardan bölümü izlemiş, dershaneyi denemeyi boşverip tanıdık tanımadık herkesle bütün gün diziyi konuşmuş, yetmemiş o dönem blogdan uzak olmama rağmen bloguma dönüp bir de buraya hislerimi dökmüştüm. Oldukça histerik bir zamanda yazdığım bu "değerlendirme" yazısını okuyup o sezonun karanlık günlerini yad etmek isterseniz sizi bu linke alayım.
Evrene duyduğum hayranlık büyük olsa da final pek çok insan gibi benim de içimde gelecek yapımlara dair heyecanı söndürmüştü, dolayısıyla ilk spin-off diziden pek de beklentim yoktu. Şimdilik 5 bölümün yayınlandığı dizi ölü heyecanımı diriltmeyi başardı. House of the Dragon, Game of Thrones'u zamanında bizlere sevdirmiş elementleri korumaya devam etse de tek bir hanedana odaklanışından olsa gerek, öncülünün taklidini izliyor gibi hissettirmiyor. Dizi gerek vurucu sahneleriyle, gerekse hikâyenin farklı unsurlarla kurduğu bağlantıları çok iyi işlemesiyle müthiş bir ivmeyle ilerliyor. Tüm oyuncular, özellikle de Viserys ve ilk bölümlerde yer alan genç isimler çok iyiler. Bu diziyi belli ki daha çook konuşacağız, o yüzden şimdi çok uzatmak istemiyorum ancak son zamanlarda seyir zevki en yüksek işlerden olduğunu söylemezsem diziye büyük haksızlık etmiş olurum. Bir futbol fanatiği heyecanıyla izlediğimiz bu gibi dizilere daha çok ihtiyacımız var.
NEVER HAVE I EVER (2020-)
Mindy Kaling ve Lang Fisher'ın Hint kökenli Amerikan bir karakterin başından geçenleri konu edindiği bu eğlenceli gençlik dramasının ağustos ayında yayınlanan 3. sezonunu dayanamayıp bir gecede bitirdim. Canınız insana mutluluk aşılayan bir gençlik dizisi çekiyorsa Never Have I Ever'ı kaçırmayın çünkü dizi Netflix'in bu kategorideki en iyi yapımlarından. Dizi hem çok keyifli, hem de senaryosu gerçekçi olmasa dahi karakterlerin gerçek tavırları ve görünümleriyle insana Los Angeles'ta bir lisedeki o arkadaş grubunun içindeymiş hissi veriyor. Öyle ki yapımcılar bir gün çıkıp "Oyuncular 40 yaşına bile gelse biz canımız sıkıldıkça bu diziyi çekmeye devam edeceğiz." dese bunu savunacak kadar seviyorum bu diziyi ancak maalesef geriye yalnızca bir sezonu kaldı.
DÜNYAYLA BENİM ARAMDA (2022-)
Disney+'ın uzun zamandır reklamlarını döndürdüğü dizi sonunda başladı ancak bu yoğun promosyon karşılığını aldı mı, emin değilim. İzlenme sayılarını elbette bilmiyorum ancak ne sosyal ortamlarda ne de internet ortamında bu dizinin üstüne konuşmalara pek denk gelmiyorum. Her neyse, ben yine de yayınlanan 3 bölümü heyecanla izledim. Büyük bütçenin karşılığı kıyafet, dekor ve mekanlarda kendini belli etse de dizi Türk dizi sektörünü pek de ileriye taşıyabilen örneklerden değil maalesef. Bunu özellikle belirtmemin sebebi ise dizinin içinde sektöre yapılan eleştiriler. Evet; Türk dizileri kısır döngüye girmiş konuları iki buçuk saate sığdırmak amacıyla ortaya berbat sonuçlar çıkartıyor ancak Dünyayla Benim Aramda bu derya deniz içinde farklı bir noktada konumlanmıyor. Hatta çıplaklık içermeyen cinsellik sahnelerini ve küfürleri bir kenara koyarsak akşam haberleri sonrası Fox'u açtığınızda karşınıza çıkacakmış hissi veriyor. Yanlış anlaşılmasın, bu tarz kafa patlatmaya gerek duyulmayan ihtişamlı entrika dizileriyle bir sorunum yok, sadece vadettiğini veremediğini ve hatta kendini olduğundan yukarı bir yerde konumlandırdığını düşünüyorum. Henüz çok başlarda olduğu için ileride fikrim değişebilir tabii, ilk sezon bittiğinde duruma göre tekrar fikirlerimi belireceğim.
GRAVITY FALLS (2012-2016)
Zamanında bu animasyon dizisi Disney Channel'da yayınlanırken ben de hedef kitlesinde olmama rağmen bir türlü ilgimi çekmediği için izlememiştim. Aradan geçen 10 yılda internet ortamlarında ne kadar iyi olduğunu okudukça merak etmeye başladım ve sonunda Disney+'a gelince diziyi izledim. Ne diyebilirim ki? Müthişti. Gizemlerle dolu hikâye bir an bile heyecanını kaybetmedi, hayal gücünün sınırlarını zorlayan olaylar ve kaliteli çizimler de tuzu biberiydi. Hem yetişkinler hem de çocuk izleyiciler bu eğlenceli yapımdan büyük keyif alacaktır diye düşünüyorum.
THE LEGEND OF KORRA (2012-2014)
Tıpkı Gravity Falls gibi Avatar: The Last Airbender da yapımın hedef kitlesi olmaktan iyice uzaklaştığım bir dönemde keşfettiğim bir animasyon dizisiydi. Avatar'ı öyle sevdim ki ulaşabileceğim basılmış ya da yayınlanmış tüm içeriklerini tüketmeye devam ettim, Korra'nın hikayesi de bu konuda elimde kalan sonuncu yapımdı.
Yalan yok, Avatar'ın insanı kendine çeken o mistik dünyasından sonra teknolojinin karanlıklaştığı bir dünyayı izlemek başta beni biraz zorladı. Ancak bölümler ilerledikçe iki yapımın farklı yaş gruplarını hedef alarak hazırlandığını fark ettim ve hikayenin de karanlıklaştığını gördükçe diziye ısınmaya başladım. Korra'nın üç boyutlu denebilecek şekilde derinlikli işlenen kötülerini ve başarılı animasyonunu büyük keyif alarak izledim. Elbette ilk versiyonun yanında bu dizi bir tık sönük ve yer yer eksik kalıyor ancak yine de kendi içinde tutarlı, incelikli ve hatırlardan çıkmayacak şekilde sürükleyici ilerleyişiyle oldukça başarılı bir diziydi. Zamanında Avatar'ı izleyip bir şekilde bu animasyonu pas geçmiş olanlar varsa kaçırmasın derim.
RICK AND MORTY (2013-)
Üniversiteye başladığım dönemde her yerde bu iki ismi duyduğumu ve herkesin delicesine diziyi övdüğünü hatırlıyorum. O zamanlarda 4-5 bölüm kadar zar zor izleyip devamını getirememiştim. Bu sene Gravity Falls'u bitirdiğimde içine düştüğüm absürt animasyon dizisi eksikliği hissini kapatmak adına Rick and Morty'ye ikinci bir şans verdim. İlk 2-3 bölümde yine zor dayandım ancak onları geçtikten sonra devamı çorap söküğü gibi geldi. Henüz 3. sezonun ortalarındayım ama neredeyse her gün bir bölüm ilerliyorum, hatta bazen sıradaki bölümün delilikleri konusunda merakıma yenilip bu sayıyı fazlasıyla yükseltiyorum.
Türe ilgi duyanlar zaten bu diziyi çoktan yalayıp yutmuştur ancak izlemeyenler varsa şunu söyleyebilirim: Rick and Morty kendine has farklı bir mizah anlayışıyla kesinlikle herkese göre değil. Bu tarz sizi içine alırsa bağımlısı olursunuz, alamazsa da adını bile anmak istemezsiniz. Ben aradan geçen 3 yıl sonunda ilk tarafa geçtim, sizi de beklerim. :)
HAWKEYE (2021)
Bu yazıya alacağım Marvel dizisinin Hawkeye karakterine ait olması beni oldukça şaşırtsa da bu kararımdan pişman değilim. Yepyeni bir süper kahramanı seyirciye tanıtan bu dizi ana karakterlerin hem kendi içlerinde hem de yakınlarıyla kurdukları bağları çok iyi bir şekilde işliyor. Ayrıca Noel döneminde New York'ta geçmesinden olsa gerek, görsel anlamda büyük keyif veriyor. Marvel'ın içerik bombardımanından yorulup hangisini izleyeceğini bulamayanlar, evrenin gelecek yapımları için önem arz eden bazı olayları da ele alan bu bir hafta sonunda bitebilecek kısalıktaki keyifli diziye göz atabilir.
THE MANDALORIAN (2019-)
Mandalorian'ın ilk sezonunu yayınlandığı dönemlerde izlemiştim ancak 2. sezon bir şekilde benim radarıma takılmamış olduğundan devamını getirmemiştim. Son zamanlarda Star Wars filmlerine merak saran kardeşim devamını izlemeyi teklif edince 2. sezonu izlemeye başladım.
Star Wars evreninde hâlâ izleme fırsatı bulamadığım bir sürü yapım var ancak yine de izlediklerim arasında gerek hikayesi gerek görüntü müzikleriyle beni en çok etkileyen yapım kesinlikle bu oldu. Büyük emek ve para harcanmış, sonucunda da bunların karşılığını almış bu müthiş dizi kesinlikle izlemeye değer ancak Star Wars'ta olup bitenlere pek hâkim olmayanlar için iyi bir tercih olmayabilir. Ben sıradaki sezonu heyecanla bekliyorum.
WIZARDS OF WAVERLY PLACE (2007-2012)
Çocukluğumun dizilerinden Waverly Büyücüleri de yaz aylarıma keyif veren yapımlardan biriydi. Yer yer kendi kendiyle dalga geçen, aile bağlarını çok iyi yansıtan dizinin o dönemde yayınlanan diğer Disney Channel dizilerinden fersah fersah üstün olduğunu söyleyebilirim.
THE SUITE LIFE ON DECK (2008-2011)
Disney+'ın Türkiye'ye geldiği ay finallerim bittikten sonra bu dizinin öncülü The Suite Life of Zack and Cody'ye sarmış, hatta yapımın beklenmedik şekilde iyi çıkmasına şaşırıp burada bir yazıda durumdan bahsetmiştim. Çocukken asıl favorim Suite Life on Deck olmasına rağmen şimdi işler tam tersine döndü, bu diziye bir türlü ısınamadım. İnsan çocukluğunda ve ilk gençliğinde sevdiği kimi yapımları nostalji yaşamak adına bazen keyifle izliyor ama bazen de hatırlandığı kadar iyi olmadıklarını görüp üzülüyor, ben de tam olarak bunu yaşadım. İlk sezonunu 1 ay kadar önce bitirdim ama devam edebilecek miyim, bilmiyorum.
TOZLUYAKA (2022-) ve DUY BENİ (2022-)
Ve son olarak bayramda babaannemlerdeyken kardeşimle keşfettiğimiz ve o günden okullarımız açılana kadar kaçırmadan izlediğimiz iki benzer konulu dizi var. Her ikisi de zengin-fakir çatışmasının ön planda olduğu lise olaylarını anlatıyor ancak ikisi arasında kıyaslama yapmam gerekirse Tozluyaka'nın çok daha keyifli olduğunu söyleyebilirim. Duy Beni zorbalık gibi ağır konuları biraz fazla abartarak insanın canını sıkacak düzeylere getirdiği için izlemeyi bıraktım, Tozluyaka'yı izlemeye devam ediyorum. Tozluyaka'da yaşananlar ve karakterler çok daha sempatik, süresi bu kadar uzun olmasa keşke :) Yemek yerken, iş yaparken arkada bir şeyler izleyeyim diye düşünenlere tavsiye ederim ancak dikkat, ikisi de oldukça sürükleyici olduğu için kendinizi kaptırabilirsiniz. :)
Ben Tozluyaka ve Duy beniyi izlemeyi çok seviyordum ama Murat Soner'i izlediğimde ne kadar saçma olduğunu anladım :)) Ama çok güzel anlatmışsın .
YanıtlaSilDizileri seviyorsan onun yorumları hevesini kaçırmasın bence, sonuçta onun da işi bu. :) Yorumun için çok teşekkür ederim.
SilHızlıca bir baktım filmlere ama tekrar geniş bir vakitte uğrayacağım... İzlemek için seçmek istiyorum :)
YanıtlaSilUmarım seveceğin bir şeyler bulursun, tekrar beklerim o halde :))
SilHouse of Dragon'u bende izliyorum, gerçekten çok güzel bu arada GOT final yazını da açtım okuayacağım. :D
YanıtlaSilTozluyaka bende seviyorum ya neden bilmem sardım .:)
Tozluyaka gerçekten sarıyor ya, bir sürü insanın heyecanla takip ettiğini görüp duyuyorum :) House of the Dragon zaten mükemmel bir dizi :))
Silnever have ı ever ve hawkeye not aldım, dragon izlicam ben de, senin yazdığın dizilerden hep izliyom zaten :)
YanıtlaSilOo umarım seversin onları, ki Never Have I Ever'ı seversin gibi geliyor zaten. House of the Dragon'ı da kaçırma, tam senlik :)
Silonly murders in the buliding izlemiştim en son yazdıklarından :)
YanıtlaSilBeğendin mii?
Silivit tebisi :)
SilOh çok sevindim :) Çok eğlenceli bir şeydi o valla :)
SilGeldim :) GOT'u izlemediğim için House of the Dragon'u es geçtim. Animasyon olan Gravity Falls, Star Wars'ın ne zamandır bana göz kırpan The Mandalorian'ı, Marvel'in New York'ta geçmesi hasebiyle dikkatimi çektiği Hawkeye dizileri fazlasıyla dikkatimi çekti. Bu üçünden hangisini önce izlerim henüz karar veremedim. Hepsi de çok çekici geldi :) Televizyona pek nadir bakıyorum. Tozluyaka'yı iki gün önce gördüm, özet kısmıydı kızın biri havuz başında herkesin sırlarını açıkladı o kısmını gördüm sadece ama pek sarmadı beni... Yazı harikaydı çok teşekkürler. New Amsterdam gibi bir devi bitirdikten sonra boşluğa düşmemi engelleyecek diziler buldum :))
YanıtlaSilHoş geldinn :)) Üçü de kısa, hızlıca bitecek çok keyifli dizilerdi. Ama aralarında Gravity Falls'un yeri bende birazcık ayrı :) Ben Tozluyaka'nın o bölümünü izlememişim sanırım, sahneyi hatırlayamadım. Umarım yazının faydası olur, çok sevindimm :)
SilTozluyaka bizim evinde favori dizilerinden:) Ben en çok dizi müziklerini seviyorum:)
YanıtlaSilSahiden çok hayranı varmış bu dizinin :)
SilHOUSE OF THE DRAGON'un bu kadar iyi olacağını kimse beklemiyordu sanırım. GOT insanları nasıl hayal kırıklığına uğrattıysa bu diziden de bir şey beklemiyorlardı. Güzel sürpriz yaptım.
YanıtlaSilDisney abone sayısını yavaş yavaş artırıyor ama henüz Netflix seviyesinde değil. İnstagram hesabımda Disney dizisi paylaşan tek kişi benim, herkes Netflix izliyor.
Ben bu aralar Malcolm in the Middle'a sardım. O kadar komik ki bayılarak izliyorum. İzlemesiysen mutlaka bir şans ver.
Çok doğru. Herkes beklentileri sıfıra indirmişti, dizi beklenenin yüzlerce kat iyisi çıkınca büyük bir mutluluk oldu hepimizde.
SilNetflix seviyesine gelmek çok zor gerçekten, sonuçta bu piyasayı oluşturan platform. Diziye de mutlaka bakayım, gerçi tam vize dönemine giriyorum ama olmadı not alırım :)