Bulutlu Bir Cumartesi Gününün Ardından Kalanlar - vulnicure

9 Ekim 2022 Pazar

Bulutlu Bir Cumartesi Gününün Ardından Kalanlar


Havalar soğudu. Sufjan Stevens, kalın kazak, latte ve pek tabii Alacakaranlık'tan Bella'nın meşhur depresyonu mevsimi geldi gelecek artık. Ben de kahvemi aldım, bilgisayar karşısına geçtim, öyle biraz içimi dökeyim istedim. Yazının sonunda küçük bir playlist var, okurken dinlemek isterseniz önden haberdar edeyim.

Bu aralar hayatımda bir çeşit denge kurmaya çalışıyorum ancak çok zorlanıyorum. Başarılı olmak istiyorum mesela ama kendimi tamamen kütüphanelere, amfinin sonsuzluğa uzanan sıralarına kapatmak da istemiyorum. Sinemaya, tiyatroya, bu sıralar yokluktan çıkmışçasına coşmuş etkinliklere gideyim de istiyorum. Bir yandan arkadaşlarımla düzenli görüşmelerin yanı sıra yeni sosyal ortamlara karışayım, pandemide içine çekildiğim kabuğumu kırayım istiyorum. E spor, yürüyüş olmayacak mı, onları da istiyorum. Ailedeki herkesle ayrı ayrı ve birlikte yeterli vakit geçireyim; bir yandan evde kitaplarımdan, dizilerimden, filmlerimden ve elbette müziklerimden ayrı düşmeyeyim istiyorum. Ama işte çok zor, olmuyor. İlla bir şeyler baskın gelmek zorunda. O yüzden bu aktivitelerin hafta ve ay içerisinde oranlarını kendi kafamda karar vererek ayarlamaya çalışıyorum ben de. Mesela bu hafta uğraştırıcı konular işlenecek ve ağır bir ders tempom olacaksa sosyalleşme işleri biraz rafa kalkıyor, önümüzdeki hafta onun telafisini yapıyorum. Ya da bir hafta filmlere sardıysam ertesi hafta dizilere geçiyorum. En doğrusu bu mudur, bilemem, ama ben biraz çalkantılı bir kişilik olduğum için kendi kendimin ruh emiciliğini yapmadan kurduğum "denge" bu şimdilik.

Bu sıralar kafama takılan bir başka durumsa parasal mevzular. Okul açılınca eylül sonu ve ekimin ilk günlerinde büyük kitap alışverişi yaptım ve bir öğrenci olarak bütçemin sarsıcı seviyede üstüne çıkmam gerekti. Şimdi daha ekim ortasına gelmemişken kendi kendime para hesapları yapıyorum. Mesela İstanbul'da gitmeyi çok istediğim Filmekimi başlıyor ancak 60-70 TL civarındaki biletlerle insan neye gidebilir ki? Bir de bu aralar çevremden bir sürü insanın yurt dışı seyahatlerini görüyorum, bir gün Barselona'da bir gün Amsterdam'da geziyorlar. Bu ekonomi vatandaşın ya da İKSV'den birilerinin sorumluluğu altında değil, onları kesinlikle suçlamıyorum. İmkanı olan herkes sevdiği aktivitelere, gezilere parasını ayırır tabii ki, hangimiz yapmayız ki bunu? Ayrıca insanlar ekmek alamazken en büyük derdimiz benim sinema ya da uçak bileti alamıyor oluşum değil, bunların da tamamen bilincindeyim. Ama uçurum her geçen gün büyüdükçe ve bizler sosyal medya sayesinde bu durumun bilincine vardıkça insanın canı "Benim neyim eksik, ben niye yapamıyorum?" diye sıkılıyor işte. Sevgili Buraneros geçenlerde çok keyifli bir "Çok gezen mi çok okuyan mı bilir?" yazısı yazmıştı, onu okuduktan sonra bizde vaziyet her ikisini de yapamamaya doğru gidiyor artık diye düşünmeye başladım. Hadi yurt dışını, hobiyi, akşam arkadaşlarla oturup iki kadeh bir şeyler içmeyi şunu bunu geçtim, insan ikinci çayı içme konusunda tereddüt edecek kıvama gelebilir mi ya? Hayır, bir de ben bu sene kısmet olursa mezun olacağım, ondan sonra ne olacak? İşler herkes için çok zor gerçekten. Umarım daha güzel günler kapıdadır, başka bir temennim yok.

Biraz can sıkıcı bir başlangıç oldu, konuyu değiştirme zamanı. Bu aralar yazıyorum. Hem sağa sola, hem de buraya. İlham gelmiş bir dönemdeyim sanırım. Kendimi doğru ifade ettiğime inanabildiğim zaman kendimi daha iyi hissediyorum. Bunun ne kadar değerli bir his olduğunu hiç fark etmemişim, hatta hep yok saymışım. Sahiden güzel dizi ve filmler izliyor, kitaplar okuyorum son zamanlarda. Onların da bu yazma sürecine katkısı büyük oluyor. Şimdilik büyük kısmı blog taslaklarında üstünden geçilmeyi bekliyor, ben de zaman buldukça yazıyorum. Ancak bu açıdan verimli zaman geçirdiğimi hissetmeme rağmen aylık raporlarımı tutmayı bıraktım, bundan sonra uzun bir süre yapmak isteyeceğimi de sanmıyorum. Bir yerde arşivlenmiş şekilde ay ay yapılanları görmek teoride çok hoş görünse de pratikte tam anlamıyla gerçeği yansıtmıyorlar ve ister istemez insanı sayılar üstünden değerlendirme yapmaya itiyorlar. Mesela eylül boyunca House of the Dragon dizisini izledim ancak sezon henüz sona ermediği için onu rapor yazıma alamıyorum, bu şekilde kurduğum sayı odaklı bir sistem bana ileride dönüp bakınca ne kadar doğru sonuçlar verebilir ki? Sadece 5 dizi bitirmişim der geçerim ve o dönemi tam anlamıyla görmüş olmam. Raporların yerine kimi zaman bu şekilde sohbet yazılarında, kimi zaman canım isteyince yazılmış "bu ay okuduklarım/son zamanlarda dinlediklerim" tarzında bana o zaman dilimini bana hatırlatacak ve daha doğru şekilde gösterecek yazıları kendi üzerimde anlamsız bir baskı oluşturmadan yazabilirim düşündüm. Bir de benzer sebeplerden aylık k-pop gündemi yazı dizisine geçen hafta paylaştığım haziran ayı yazısıyla birlikte nokta koymaya karar verdim. Bu yazıları hazırlamayı başlangıçta çok seviyordum, tıpkı raporlarda olduğu gibi arşiv mantığıyla o ay dinlediklerimi, gördüklerimi bana hatırlatıyorlardı. Ama bu iş boyumu fazlasıyla aşmaya başladı. Belki de hiç dinlemeyeceğim şeyleri sanki bana ödev verilmişçesine dinlemeye, yüzlerce şarkıyı arka arkaya dinledikten sonra artık kafamda yeni düşüncelere yer kalmamışken zorla fikir oluşturmaya başladım; işin keyfi kaçtı. Neden böyleyim bilmiyorum, günlük hayatımda da hep kendime bunu yapıyorum. Hobi, boş zaman aktivitesi sayılacak şeylere bile fazla önem atfediyorum; benim elim değmiş her şey hep mükemmel olsun istiyorum, sonra da ona ulaşamayarak işin keyfini bozuyorum. Lisede, ortaokulda uyduruk ödevleri yaparken bile böyleydim. Mükemmelliğe ulaşmanın imkansızlığını biliyorum ama onun peşinde koşuyorum yine de. Aslında o kadar gereksiz bir arayış ki bu. Otur, keyfine bak, değil mi? Neyse, bu da öyle küçük bir duyuru olmuş olsun.

Müzikten bahsetmişken, bu aralar müthiş albümler çıkıyor. Yeah Yeah Yeahs, Cool It Down'la yıllar sonra beni tekrar hayranları yaptı örneğin. Albüm dream pop ve indie türlerine çok yeni şey katmıyor belki ama ortaya çıkan sonuç o kadar güzel ki hayran kalmamak elde değil. Shygirl'ün ilk albümü Nymph de bir süredir ilgimi yitirdiğim hyperpop çatısı altında toplayabileceğimiz sanatçılara olan inancımı geri getirdi. Zaten Shygirl bu türde her zaman en iyilerdendi, onu daha da yukarılara taşıyacak iyi prodüktörlerle müthiş bir işbirliği yaparak bunu bir kez daha kanıtlamış oldu. Benzer kitleye hitap eden bir başka sanatçı Bree Runway de Azealia Banks'in eski işlerini hatırlatan That Girl adlı süper bir hip-house şarkısı yayınladı, sürekli onu dinliyorum. Bir de blog adıma ilham vermiş Björk'ün 5 yıl aradan sonra döndüğü Fossora var ki burada albümden bahsetmek için doğru kelimeleri bulmakta zorlanıyorum. Sindirerek dinlenmesi gereken bu çok katmanlı yeni albüm, öncülü Utopia'nın karmaşıklığı sonrası Björk'ün de dediği gibi yere sağlam basmasıyla bana çok iyi geldi. İleride albüme dair bir şeyler mutlaka yazarım. Yeniler dışında yazının başında adını geçirdiğim Sufjan Stevens'ın müthiş Illinois'unu dinliyorum. Common'ı dinliyorum, ki kendisi en sevdiğim hip-hop sanatçılarındandır, türe ilgi duymayanları bile kendine çekebilecek nitelikte başarılı Be albümünden sevdiklerimi döndürüp duruyorum. Arada Billie Eilish'in geçen sene yayınladığı albümüne sarıyorum, o da çok iyi bir çalışma. SHINee dışında pek k-pop dinlemiyorum son haftalarda, o konuda bir tık gerideyim.

Son olarak, biraz üstte bahsettiğim kitaplarım fiyatlarıyla canımı sıksa da içerikleriyle öyle ilgi çekici ki daha hiçbirini rafa kaldıramadım, hatta bazılarına bodoslama daldım bile. Kitapları en uygun fiyatlı sitede bulacak şekilde aradığım için birkaç farklı yerden alışveriş yapmam gerekti, böylece 5-6 partlık uzun bir kargo bekleyiş sürecim oldu. Tüm paketler en geç 1 hafta içinde elime ulaşsa da içindekilerle büyük önem arz eden ve PTT Kargo sağ olsun bir türlü elime geçmeyen son bir paket geriye kaldı. Gönderi takibine bakınca görüyorum ki siparişim evime yakın bir ilçede günlerdir il içi aktarmayı bekliyor. Öyle ki artık paketi kaybettiklerini düşünmeye başladım. PTT'nin sitesinde canlı destek linkine tıklayınca herhangi bir şeye ulaşamıyorum. Telefonla ara derseniz kendilerine bu yolu deneyerek ulaşabilen varsa rica ediyorum benim de selamlarımı iletsin. Kargo olarak PTT'yi kullanmayı hiç sevmiyorum ancak maalesef satın aldığım sitede başka bir seçeneğim yoktu, ellerine düştüm. Bakalım ne zaman gelecek, merakla bekliyorum. 

Bu arada bu aralar boş zamanlarımda blogun etiketleriyle uğraşıyorum, arada çok eski yazılarım okuma listelerinizde boy gösterebilir. Denk gelirseniz lütfen görmezden gelin :)


Sufjan Stevens - Come On! Feel the Illinoise! (...)

Björk - Fungal City

Common - The Corner (ft. The Last Poets)

Grimes - REALiTi (Demo)

Sufjan Stevens - They Are Night Zombies!! (...)

25 yorum:

  1. Yazının etiketini görünce aldı beni bir gülme:) Çünkü lezzeti noktasında aynı tadı almıştım. Yazın muhteşemdi. Farkındalığın, telaşların, çok şeye yetişme arzun, sıkıntı ettiklerin o kadar şahane ve sağlklı ki... Buna kaliteli gençlik evresi diyoruz:) Yaş ilerledikçe her şey yerli yerine oturuyor emin ol, muhteşem bir geleceğin olduğuna emin olabilirsin:) O zaman Buraneros demişti demeyi unutma ama:)) Önerine uydum ve okumaya müzik listenle başladım. Ne kadar iyi fikirmiş. Teşekkürler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sahiden çok ama çok teşekkür ediyorum bu güzel yorum için. Her zaman insanın moralini en yüksekte tutacak şekilde destek veriyorsunuz, bir anlığına bende o kaygılar kayboluyor :) O gün gelirse mutlaka diyeceğim bunu. :)

      Şarkıları beğenmenize de sevindim :)

      Sil
  2. Denge hepimizin kurmakta zorlandığı bir durum. Elimizde hassas terazi yokken istenilen dengeyi kurmak sanki hep imkansızmış gibi. Bu yüzden ben dengeyi kurmak yerine ruh halimin o an neyi yapmak istediğine bakıyorum. Bu da her ne kadar biraz sıkıntılı olsa da bana iyi geliyor.
    Ekonomik durumlar ne zaman sorun olmaktan çıkacak bilmiyorum ama hepimizin temennisi yakın bir zamanda en azından bir şeyleri düşünmeden yapabilmek yönünde. Dediğin gibi, umarım daha güzel günler kapıdadır.
    Ve bunu her defasında söyleyeceğim sanırım, yine muhteşem yazmışsın! Mutlu pazarlar :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ruhu dinlemekten güzeli yok bence de ama o da bazen insanı sorumluluklardan, hayatın gerçekliğinden uzaklaştırıyor. Kaptırmamak lazım :) Denge tam da budur belki.

      Çok teşekkür ederim bu güzel yorum için. Ben haftanın ilk gününde anca gördüğüm için sana mutlu haftalar olarak güzel dileğini geri göndermek istiyorum :)

      Sil
  3. Yazının sonundaki şarkıları baştan duyurman iyi olmuş, Başta They are Night Zombies olmak üzere Björk'ün şarkısı favorim oldu... Enflasyon insanın tadını kaçırıyor, evde oturmak bile masraflı... Müzik videolarını dinlerken D&R'ın bir reklamı çıktı aklımı çeliyordu neredeyse tuttum kendimi. 2. kitabı alana %60 indirim yapıyorlarmış. Dedim ya evde oturmak bile masraflı diye; ))
    Vazgeçişlerin tanıdık geldi ;) Bana ekstra yük getirecek site yazılarından kendimi uzak tutmaya başladım. Zul haline gelince keyif vermiyor. Olduğu kadar diyorum. O kadarı da mutlu ediyor zaten :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğenmene çok sevindim, ikisi benim de favorilerim buradakiler arasında. Evde oturmanın masraflılığına da aynen katılıyorum. Aman tut, bu alışverişlerin ardı arkası gelmiyor sonra :))

      Çok doğru. Keyif almadıktan sonra yapmanın ne anlamı var ki zaten? Zorlamamak lazım bazen.

      Sil
  4. amaniiin bella gibi olmayalım da :) depresyon hırkası ile bir hafta yatsak yeter yaaa :) sufjan ve kahve ile tavana bakarak dursak yeter :) dersler, sosyallik, kitaplar, haklısın, yapcak şey çok tabisii ama yaparsın ayolcum, dengeyi kurarsın, öncelikle eğitim ve okul tabii :) herşeye yetişemeyiz yaa çok düşünme seeen :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, ona biz pek bulaşmayalım ya :) Bella gibi güzel bahçe manzarası da yok zaten, pencereden milletin balkonuna camına mı bakacağız? :))

      Çok teşekkürler Deep, ne güzel dedin, her şeye yetişemeyiz cidden :))

      Sil
  5. Kendi adına bazı farkındalıklar yakaladığın bu yazıları ben niye böylesi seviyorum bilmem. :) Mesela K-Pop yazılarına nokta koydum dedin ya ben bir rahatladım. Sanki oturup ben yazıyorum. Ama demek ki senin yazıların anlatmak istediklerinin yanı sıra doğru duyguları da geçirebiliyor. Bu çok güzel birşey. Hep yaz, çok yaz. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben başkaları için saçma geliyor mudur bunlar diye düşünüyordum hep, bu yorumu okuyunca mutlu oldum bu yüzden :) Çok teşekkür ederim, böyle düşünmene sevindim. Böyle destekleyici insanlar olduğu sürece yazmak ayrı bir keyifli sanki :)

      Sil
  6. Burası tanıdık geliyor biraz ama çıkaramadım :) Müzikler için teşekkür ederim :) Bu ilham gelmişken hep yaz :) Sağa sola da yaz ama buraya daha çok yaz :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de aynısını sizin için düşündüm ama siz Blog Dedektifi'ymişsiniz, tabii ki tanıdıksınız :)) Hoş geldiniz. Yorum için kocaman teşekkürler, böyle düşünmenize sevindim :)

      Sil
    2. Çok teşekkür ederim hoş buldum :)

      Sil
  7. Bİraz iç karartıcı girişin korkutmadı değil :) Çok da haklısın ama bir o kadar da hayatının iyi(!) dönemindesin. Ama ne kadar iyi denebilirse. Ama yazmanın güzelliğini farkettiğin güzelliktesin. Kalemine sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Devamında kurtarmışım en azından :)) İyi taraflarını kazıyarak bulmaya çalıştığım dönem diyebiliriz. Çok teşekkür ederim bu güzel yorum için :)

      Sil
  8. Çok doğru, işin aslını zaman gösteriyor. Mükemmeliyetçiliğin bedene yorgunluk vermesine de bir +1 veriyorum, kendi içinde çelişiyor bu tarz yaklaşımlarımız zaten. Senin bu konuda kendi kendinle barışmana çok sevindim, insan bu konuda aydınlanmayı yaşayınca büyük bir rahatlama yaşıyordur diye tahmin ediyorum. Aylık raporlar konusunda böyle düşündüğünü de hatırlıyorum, bir başka yazı altında konuşmuştuk bunu. Benim kendi kendime kararımı değiştirmemdeki sebeplerden biri de senin oradaki düşüncelerindi hatta :)

    Sahiden bahtsız bedevileriz ya :) Biz herhalde "Bizim zamanımızda yağ kuyrukları vardı yeğenim"cilerden olacağız bu gidişle.

    YanıtlaSil
  9. Mükemmeliyetçiliğinde kendimi gördüm. Burcun başak olabilir mi? İnsanı çok yoran bir şey bu. Ben yenmeye çalışıyorum. Eskisine göre daha iyiyim ama hâlâ zihinsel olarak değiştirmek istediklerim var. Hem mükemmel işler yapmayı istemek hem de tembel olmak çok kötü. Bu sefer hiçbir şey yapmıyorum, bu da beni iyice bunalıma sürüklüyor. Kendimi hiçbir şeyi ertelememeye ve elimden geleni yapmaya odaklamaya çalışıyorum.

    Dün ben de kitap alışverişi yaptım. Üç farklı siteden kitap aldım. Bir kitapta bile yirmi lira fark edebiliyor. Bundan sonra bu yöntemi kullanmayı düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten başak burcuyum. :D Ama pek inanmıyorum burçlara ben.

      Çok doğru, bende de var aynısı :( Ya çok iyi olsun, ya da hiç olmasın. Gerçekten insanı bunalıma sürükleyecek bir düşünce yapısı ve kişiye zarar veriyor. Umarım her ikimiz de daha rahat olabiliriz bu konuda.

      En iyi yöntem bu bence de, tabii kargo konusunda biraz sıkıntı çıkartıyor ama olsun.

      Sil
  10. Ah ah, kitap fiyatları ve sektör çok kötü bir yere doğru gidiyor. Yazmak, yayıncılık gerçekten düşündüren konular. Şöyle bir yazı yazmıştım yıllar önce.. http://kafadergi.blogspot.com/2020/07/turkiyede-genc-bir-yazar-olmak-ya-da.html

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle katılıyorum. Yazıyı en kısa zamanda okuyacağım, paylaşım için teşekkürler :))

      Sil
  11. Hobimi, görev yapıp ben de tadını kaçırıyorum.

    YanıtlaSil
  12. Ah neler istiyoruz yaşadıkça:) İyice minimalleşti hayatlarımız artık neyse bu günleri de aramayalım da.

    YanıtlaSil

Görüşleriniz benim için çok değerli :)