Blogları Canlandırma Projesi'nin eylül teması "yemek" idi. Yemek yapmayı sevmediğim için yemek yapım süreçlerine dair içerikleri izlemekten pek keyif almıyorum. Bundan olsa gerek; koca bir ay boyunca bu ayın temasına uygun ne bir kitap, ne bir film, ne de bir dizi seçebildim. Artık Netflix'in yemek reality showlarına kadar inmişken Paris Hilton'ın 3-4 bölümlük bir karantina şovunu izleyecek gibi oldum, sonra bunun üstüne ne yazarım ki diye düşünüp vazgeçtim. Selena Gomez'in HBO'da yayınlanan ve sevilen bir şovunu buldum, onun da bölüm sayısı fazla geldi. Tam bu esnada bir dizi imdadıma yetişti: The Bear. Zaten merak ettiğim dizinin 5 Ekim'de Disney+'a geleceğini öğrenince birkaç gün sabrettim ve tüm bu sürece değecek bir iş izleyerek eylül ayını kapattım.
Sezon finali haricinde 20-30 dakikalık 8 kısa bölümden oluşan The Bear, dünyanın en meşhur lüks restoranlarında çalışmış genç ve başarılı şef Carmen'in bir aile üyesini trajik şekilde kaybetmesi sonrası Chicago'ya dönüp aile restoranlarının başına geçmesini konu ediniyor. Katı ve acımasız fine dining dünyasından çıkan Carmen bu restoranın disiplinsiz ortamını hizaya sokmaya çalışırken aile gibi olmuş mutfak ekibinin değişime direnişiyle karşılaşıyor. Durumu düzeltmek için yeni biri ismi işe almasına rağmen bu inatçı ortamı yönetme konusunda yaşadığı zorluklar bir türlü son bulmuyor.
Hani bazı diziler olur; cuma günü haftanın yorgunluğunu atayım diye başlatırsınız ve başından kalkamadan bir oturuşta bitirirsiniz, işte The Bear tam da böyle. Hem de kısa süresiyle tüm hafta sonunuzu almadan ve kafanızda soru işareti bırakmadan bunu yapıyor. Dizi, mutfak ortamlarının konuşulagelen gergin ortamını ve hızlı temposunu öyle iyi işliyor ki bazı bölümlerde izleyiciye bile panik atak geçiriyormuş hissi yaşatıyor. Hele 20 dakikalık tek plan çekim kullanılan bir bölümü var ki, şef size "Al, sen de şu köşede soğanları doğra." demişçesine kendinizi o kaotik ortamın içinde buluyorsunuz. Tüm bunların o ortamların içinde bulunan insanlar için çok daha fazla şey anlattığına eminim.
Arka planda Carmen'in yas süreci, aile bireyleriyle ilişkisi, eski işinde yaşadıkları ve yan karakterlerin kendi dünyalarına ait hikayeleri de tam dozunda işleniyor. Restoranın diğer çalışanları teknik olarak yan karakter olsalar da tam anlamıyla öyle bir muamele görmüyorlar, dizi mutfağın her bir köşesine değinmeye çalışıyor. Ayrıca zar zor giderlerini çıkartabilen lokal bir restoranın COVID döneminde kapanmak zorunda kaldıktan sonra nasıl ayakta kalabildiği gibi konulardan da güncelliği yakalamayı başarıyor.
Dizi, o diyarları görmesek dahi medya sağ olsun zihnimize işlemiş Chicago'nun o soğuk atmosferini hem görsel hem de müziği kullanarak işitsel anlamda çok güzel yansıtıyor. Seçtiği renk paletiyle bile kendini belli eden o soğuklukta The Bear insanın içini ısıtmayı başarıyor. Yemeklerin iştah açıcı görüntüleri de işin tuzu biberi gibi, büyük keyif veriyor.
Ben mi abartıyorum inanın bilemiyorum ancak dizinin bitiş jeneriği akarken zihnimde "streaming devrinde dizi anlayışının tam da bu şekilde olması gerektiği" düşüncesi dönüyordu. Bir derdi olan ama derdini abartmadan, uzatmadan, tam kıvamında sürelerde iz bırakacak şekilde anlatan bu gibi iyi işlerin daha da yaygınlaştığını görmek mümkün olur umarım. İzleyin, izlettirin efendim. :)
Geçenlerde yazdığın dizilerden izlemek için seçtiğim Gravity Falls çok güzel çıktı. İlk anda karakterlerin tiplerine bakıp şüphe duymuştum ama öyle bir sarmıştı ki... İki tane de Disney filmi gözüme kestirmiştim ama onları bulamadım diye anımsıyorum. Bölüm süreleri çok kısaymış, 20 dakikalık sahne detayını okuyunca filmle ilgili bir yazı okuduğum geldi aklıma. İlerleyen günlerde izlerim artık zira bu ara pek mümkün olmayacak. Yemek filmlerini severim, BCP yazılarında gördüğüm Julie and Julia'yı izlemiştim. Filmde bir blogger vardı. İlk yorumun gelmesini ne çok bekledi garibim :))
YanıtlaSilBen de aynısını yaşadım Gravity Falls'ta :) Alışınca insan bitsin istemiyor. Julie and Julia'yı ben de oyuncu kadrosu sebebiyle merak ediyordum ama yemekle alakalı olduğunu bilmiyordum, bilsem ona da bakardım belki. Önceliğime alayım onu, konusu süpermiş :)
SilKonu nasıl işlenmiş bilmiyorum ama çok eğlenceli olabilirmiş gibi geliyor. :)
YanıtlaSilHer an eğlenceli olduğunu söyleyemiyorum, o kaos bazen insanı yoruyor hatta :) Ama dozunu iyi tutturdukları için çok keyifli bir izleme tecrübesiydi.
SilYemek yapmayı ve yemeyi sevdiğim için yemek konulu yapımlar ilgimi çeker. Yine de ters zamanıma geldi ve istediğim gibi bir şey bulamadığım için bu ayı pas geçtim. :)
YanıtlaSilBunun konusu güzelmiş, duymamıştım.
Bazen öyle oluyor bana da. Heveslenmeyince insanın arayıp bulası da çok gelmiyor sanki :)
SilHer ne kadar elimdekini bitirmeden farklı bir şey izleyemesem de senin bu tarz yazıların çok hoşuma gidiyor. Akıcı üslubun sayesinde hemen bir çırpıda okuyuveriyorum. Bir yenisini okumak için heyecanla bekliyorum.
YanıtlaSilYemek yapmayı tam olarak bilmediğimden sevip sevmediğimi de bilmiyorum. Titizlik ve uğraş isteyen bir iş. Sanırım ben de sevmiyorumdur :))
Çok teşekkür ederim sevgili Saye, böyle düşünmen beni öyle mutlu etti ki anlatamam :) Yemek yapma mevzusuna aynen katılsam da ben direkt olarak sevmediğim için yapmayı öğrenme konusunda çabalamıyorum diyebilirim. Hayatta kalma becerilerine yetecek düzeyde yemek yapabilmek gerekli tabii ama, o ayrı :) Böyle dizilerde iştah kabartan yiyeceklere bakmak güzel oluyor gerçi.
SilAyyy çok merak ettim ben bunu, bayılıyorum böyle yemekli restoranlı dizilere falan izleyeceğim. :)
YanıtlaSilİyi seyirler, umarım sen de en az benim kadar seversinn :)
SilDiziyi daha önce görmemiştim ama o kadar güzel anlatmışsın ki merak etmemek elde değil. Kısa olması da güzel bir detay gerçekten. :) Listeme aldım hemen. Tavsiyen ve yorumun için teşekkür ederim. :)
YanıtlaSilBu güzel yorum için asıl ben teşekkür ederim :)
SilEğer ilgini çektiyse devamı konusunda dizinin bir sorun çıkartmadığına emin olabilirsin, sezonu toparlayarak bitirmişler çünkü :) Önemli değil, umarım izleyip seversin sen de :)
YanıtlaSilBu dizi çok beğenildi. Ben de listeme ekledim. Yalnız Disney senin kafa karışıklığını hissetmiş ve yardım etmek istemiş gibi diziyi tam zamanında yayınlamış :-)
YanıtlaSilSahiden öyle oldu, tam zamanında yetiştiler :)) İyi seyirler şimdiden.
SilGüzel bir tanıtım olmuş. Yemeğin lezzetinin verdiği hazzın keyfi yerine hazırlanırken yaşanan stresin de yansıtıldığı yapımlar, insan işi olduğu vurgusunu seviyorum. Listeme ekliyorum diziyi. ellerine sağlık
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, beğenmene sevindim. Umarım diziyi de seversin :)
Silstreaming devrinde dizi anlayışının tam da bu şekilde olması gerektiği" düşüncesi dönüyordu” Bir dizi böyle dedirtiyorsa bence başarılıdır.
YanıtlaSilBence de :))
SilYemek yapmayı severim ama daha çok doğaçlama olur pek tariflere bağlı kalmam.
YanıtlaSilBuna büyük saygı duyarım :))
Sil