1) Taylor Swift - Folklore
"Take me to the lakes where all the poets went to die
I don't belong, and my beloved, neither do you"
Taylor Swift benim neslimde hep çok popüler olmuş bir isim olmasına rağmen ben Red'e kadar onun bu popülerliğine anlam veremedim. Yaşadığı magazin olaylarıyla geçen yıllar müziğine dair ilgimi de tamamen söndürmüştü, ta ki geçen sene bir şekilde diskografisini dinleyene dek. Country türündeki ilk albümlerini hala açıp dinleyemem ama Folklore ve sonrasında gelenler kendisine bir sanatçı olarak bakış açımı tamamen değiştirdi. Folklore, albümün fotoğraf çekimlerinde ortaya koyduğu o gri estetiği baştan sona yansıtmayı başaran, Taylor Swift'i bambaşka bir noktaya taşıyan çok değerli bir albüm.
Pandeminin eve tamamen kapandığımız günlerinde kişisel tecrübelerine dayanan söz yazarlığından çıkıp kurgu hikayelere ağırlık vermesi ve farklı filmlere, kitaplara ayıracak vakit bulabilmesi Taylor'ın kariyerinin en büyük dönüm noktası olabilir. Geçtiğimiz aylarda Folklore şarkılarını sözlerine de önem vererek dinlemek kafamda birbirinden farklı bir sürü hikayenin dönmesine vesile olmuştu, çok da güzel olmuştu. Albüm adının hakkını sonuna kadar veren hikayelerle dolu.
Albümün ikiz kardeşi Evermore'dan bahsetmemek olmaz çünkü bence ikisi birbirini tamamlıyor. Mesela Evermore tam bir gece albümü, Folklore ise o gecenin sabahında balkona çıkıp bir kahve/çay eşliğinde genel değerlendirme yaparken fonda çalıyor sanki.
2) Ecco2k - E
"Silence, I hear my heart beating"
30 dakika gibi kısa bir sürede minimal prodüksiyon seçimleriyle oluşturduğu ruhani atmosfer bu albümü son zamanlarda internette revaçta olan cloud rap müzik türünde ön plana çıkartmayı başarıyor. Ne zaman gürültüden uzaklaşmak ve yalnız kalıp biraz düşünmek istesem bu albümün büyüleyici beatleri ve rüyaları anımsatan vokallerinde buluyorum kendimi. Mekanik ve soğuk ambiyansına rağmen içtenlikle anlattıklarıyla, kişiselliğiyle bir şekilde çok sıcak hissettiriyor ve kendine bağlıyor bu albüm. Yalnızlık hissini bu kadar iyi geçiren ama bir yandan da dinleyicisini yalnız hissettirmeyen başka bir albüm var mıdır acaba?
3) Jonghyun - The Collection: Story Op.2
"Since when were you alone?
It’s to the point where it’s awkward
To look into my own eyes in the mirror"
Bu albüm sadece pazar sabahlarımın değil, hayatımın albümü olabilir. Yine de buradaki seçimlerime yakın olduğunu düşündüğüm için ayrı tutmak istemedim.
Story Op.2, Jonghyun'un hayattayken yayınladığı ve kendisinin yazıp bestelediği son solo albüm. Aslında bir derleme albüm olmasına rağmen konsept bir albümmüşçesine baştan sona bütünlüğünü hiç bozmuyor. Sırf bu yüzden bu albümden birkaç şarkı dinlemek yerine genelde tamamını dinlemeyi tercih ediyorum. Lonely ile sakince içine daldığımız Jonghyun'un iç dünyası Blinking Game ve Elevator'da iyice hareketleniyor ve Let Me Out ile zirve noktasına çıkıyor. O noktadan sonra sakince kapatıyor Jonghyun albümü. Ballad ve jazz ilhamlı bu sade şarkılar Jonghyun'un benzersiz sesiyle bambaşka bir tecrübeye bürünüyor.
4) Portishead - Third
"Wild, white horses
They will take me away
And the tenderness I feel
Will send the dark underneath
Will I follow?"
Portishead'le ilk tanıştığımda 16 yaşındaydım, pop müzik dışındaki müzik türlerine yeni yeni ilgi duyuyordum. O zaman hayatımda hiç böyle bir şey dinlememiştim ve büyülenmiş hissetmiştim. O hisleri ve şarkıları ilk dinleyişlerimi hiç unutamıyorum. Dummy 16 ve 17. yaşlarımın soundtrackleri arasında büyük yer kaplamıştır. Aradan 5 yıl geçti, ben bu grubu dinlemeye hep devam ettim ancak Third hiçbir zaman ilk seçimim olmadı, ta ki okul dönüşü trafiğe takılınca bu albüme bir şekilde rastlayana kadar. Dummy'nin bana hatırlattıkları, hissettirdikleri çok özel olsa da Third 21 yaşındaki ben'in ihtiyaç duyduğu albümmüş meğer, haberim yokmuş.
Third, Portishead'in klasikleşmiş trip-hop sound'undan ayrılsa da onlara has çizgiden uzaklaşmıyor, sadece yeni fikirler ve daha deneysel müziklerle daha yoğun, daha düşündürücü bir Portishead tecrübesini dinleyiciye sunuyor. Tam da benim bir pazar sabahından beklediğim gibi! :)
5) IU - Modern Times
"It gets forgotten, gets forgotten,
But back then I thought that was everything"
Billboard'un 2010ların En İyi K-Pop Albümleri listesinde 2. sırada yer alan Modern Times, hem o dönemde henüz 20 yaşında olan IU'nun ülkesindeki imajını daha olgun bir soundla yukarıya taşıyor, hem de eleştirmenlerce hep kenara atılmış k-pop sektörüne kısa süreliğine de olsa can getiriyor. K-pop'u hiç dinlememişseniz ve bir şekilde ilgi duyup dinleyebileceklerinize bakarsanız mutlaka bu albümün adına rastlarsınız çünkü bu albüm artık bir k-pop klasiği.
Modern Times, adından da anlaşılacağı gibi Caz Çağı klasiklerine göz kırparak jazz, bossa nova, swing gibi türlerle pop müziği çok başarılı bir şekilde birleştiriyor. Albümün müzikal çeşitliliği ve esinlendiği türlere saygısını koruyarak ilerlemesi çok keyifli bir dinleme tecrübesi oluşturuyor. Ben bu albümü çalıp da mutlu olmadığım bir pazar sabahı hatırlamıyorum. Neşeli ve nostaljik bir şeyler dinlemek istiyorsanız bu albüm bu listedeki en iyi tercih olacaktır.
Everybody Has Secrets (feat. Gain of Brown Eyed Girls)
Bonus: The Velvet Underground & Nico - Sunday Morning
Pazar sabahı, pazar sabahı diye söylenip bana bu liste için ilham vermiş şarkıyı anmamak yakışık almaz. Pişmanlıklarla ve endişelerle dolu bir pazar sabahını bir ninni edasıyla yorumluyor The Velvet Underground bu şarkıda ve diğer huzursuz ruhlara ses oluyor.
"Sunday morning and I'm falling, I've got a feeling I don't want to know."
Mutlu pazarlar!
Mutlu haftalar ♥
YanıtlaSilMutlu haftalarr♥♥
Siltaylor swift hayranıyım, bütün şarkılarını severim :) ecco2k, hatırlamadım bakayım, rap de severim, portishead, oooo eskicisiiin :) velver underground oooo, tarih öncesi müzikler, oooo :) modern times hangisiyid, bakayım :) saool, şarkı önerileri, en sevdiğim yazılardır :)
YanıtlaSilÖnemli değil, ben teşekkür ederimm :) Ben de çok seviyorum okumayı öyle yazıları.
Silbcp, aramıza hoşgeldiin :)
YanıtlaSilHoş buldum deep :) fırsatını bulayım onun yazılarına da başlayacağım. sizinkileri de çok merak ediyorum, geçmişe dönük bir tarama yapmam lazım galiba :)
Silyok yok gerenk yok :) marttan başlarsın yazmaya işte :) veya bişiler yaptıysan şubatı da yazabilirsin önümüzdeki bir iki haftada :)
Siloskarları yazmaya başladım ben deee :)
SilOoo süper, bu hafta yazılarını takip edemedim ama yarından itibaren hepsini okuyacağım. Ben de şubat ayını yetiştirmek istiyorum yarın bir şekilde :)
SilMüzik kültürüm hiç olmadığı için müzikle ilgilenen insanlara hep imrenmişimdir. Ben ya eski şarkıları ya da çok popüler şarkıları dinlerim. Gerilerde kalmış güzel şarkı ve şarkıcıları bulamam. Neyse ki bu konuda bana müthiş öneriler veren bir arkadaşım var :-)
YanıtlaSilBloglar bu konularda tam bir nimet bence :)
SilÇok teşekkür ederimm, beğenmen beni çok mutlu etti. Geçenlerde bir yazında IU'yu görünce sevinmiştim ben de :)
YanıtlaSil