Ağaç Ev Sohbetleri 170 - vulnicure

23 Kasım 2022 Çarşamba

Ağaç Ev Sohbetleri 170

 

Ağaç Ev Sohbetleri devam ediyor. Bu haftanın konusu çok sevgili deeptone'dan. Kendisi sormuş:

"Eski fotoğrafları sever misiniz, biriktirir misiniz?"


Uzun zamandır Ağaç Ev Sohbetleri'ne katılmıyordum, bu haftanın konusu ilgimi çekince yazmak istedim.

Ben eskiye tutkun olanlardanım. Yanlış anlaşılmasın, bugünden gayet de memnunum; eskiye baktığım o pespembe gözlüklerin mucidi bugünün imkânları sonuçta. Günümüzde yaşamaktan gayet keyif alsam da eski fotoğraflar, eski hikâyeler, eski şarkılar, eski filmler, eski sokaklar, eski insanlar her zaman ilgimi çekmiştir. Bunları biriktiriyorum demek yanlış olur ama incelemeyi, üstlerine düşünmeyi, altında yatanları çözmeyi çok seviyorum.

Deep'in konu hakkındaki yazısında bahsettiği gibi her ailede eski fotoğrafları aşıranlar ya da devir-teslim töreninde sahiplenenler oluyor. Anne tarafında talep çok olacağı için arşiv aktarımı görevi bana kalır mı bilemiyorum ancak baba tarafı ve kendi ailemde tüm bunların sorumluluğu talebim doğrultusunda bana kalacakmış gibi duruyor. Şanslıyım ki benim ailemin iki tarafı da fotoğraflara büyük değer vermiş, ellerinden geldiğince çekip özenle saklamışlar. Sadece fotoğrafları da değil; video kasetleri, karneleri, davetiyeleri, bir kez deneyimleyebilecekleri tecrübelerden kalan birkaç hatırayı da çekmece ve çekyat altlarına kaldırmışlar. Bunların koruyucularına gittikçe fotoğraflara bakmayı ve üstüne konuşmayı seviyoruz, özellikle babaannem ve dedem bayılır fotoğrafları çıkartmaya. Babaannemin de öyle bir arşivi vardır ki hiç bitmez, her gidişimde "Bak ne buldum." diye hiç akla gelmeyecek bir zamandan birilerinin fotoğrafını bulur, sonra da biz o kişileri tanımaya çalışırız. Babaannemle dedemin siyah-beyaz fotoğraf döneminde çekilmiş film yıldızlarına benzer fotoğrafları var, henüz bana devredilmediği için dijital kopyalarını telefonumda tutuyorum. Evde bizim de iyi bir albüm ve video kaset arşivimiz var, arada bakıyoruz. 

 Çözülmeyi bekleyen yapboz hissi verdiklerinden olsa gerek, aile fotoğrafları dışında eski fotoğrafları incelemeyi de severim. Sergilere denk gelirsem mutlaka gezerim, sevdiğim isimlerin hayatlarında neler olup bitmiş mutlaka incelerim. İnternetten de faydalanırım tabii. Antika pazarında ve sahaflarda da fotoğraflara mutlaka göz atarım. Ama eğer şehir, mimari vs. fotoğrafları değil de kişisel fotoğraflarsa genelde satın almaya elim gitmez. Neden bilmiyorum, garip hissediyorum sanırım. Başkasının hayatına istenmemiş bir müdahale yapıyormuşum gibi bir his doğuyor içimde. "Kim bilir neden burada bu fotoğraf, bizimkiler de böyle sahipsiz kalacaklar mı acaba?" diye düşünmeden edemiyorum. 

Başkalarının eski fotoğraflarını satın almaya istisna olarak 94'te çekilmiş bir fotoğrafı 1-2 ay önce Feriköy'deki pazardan satın aldım. Burada paylaşmam doğru olur mu bir türlü emin olamadığım için fotoğrafı koymuyorum ama anlatayım. Bir yaz günü, evin geniş balkonunda, yuvarlak masayla uyumlu çiçekli kılıfı olan ahşap sandalyelerin üstünde oturan iki genç kadın var fotoğrafta. İkisi de yaz aylarını ele veren renklerde, hoş kıyafetler giyiyor. Turunculu olan kadının arkasında evin balkonuna kadar yetişmiş yemyeşil yapraklı kocaman bir ağaç var. Diğer kadın turunculu olana doğru dönmüş, el hareketine bakılırsa bir şeyler anlatıyor. Tam fotoğrafın çekildiği andaki hareketiyle orta uzunluktaki saçlarının uçları hafifçe havalanmış. Her ne konuşuyorlarsa artık; turunculu kadının gözleri kapanmış, ağzı kocaman açık bir şekilde kahkaha atıyor anlatılanlara. Masada da bitmiş küçük bir tabak var, tatlı yenmiş. Arkadaki "Lale" yazısı dışında fotoğrafın öznelerine dair bir ipucu yok ama ikisi de o anın içerisinde öyle keyifli görünüyorlar ki fotoğrafa her baktığımda yanlarındaki boş sandalyeyi çekip muhabbetlerine dahil olmak istiyorum. 


Bu arada sabaha karşı 4 gibi birçok ilden hissedilen bir deprem oldu. Herkes iyi mi?

18 yorum:

  1. Bence, eskiye meftunluk her çağda olacaktır. Çoğu zaman yaşanacaklardan ziyade yaşananlar merakımızı uyandırır. Yaşanmayan şeyler bizde duygu uyandırmaz, yaşanmışlar ise öyle değildir. Biz yaşamamış olsak dahi yine de bir şeyler hissederiz. Çünkü varlığımızı oluşturan duygularımızdır bana göre.
    Fotoğraf arşivinizin olması ne kadar hoş, bizim bir iki albümde toplanmıştır fotoğraflar. Ve içlerinde en az fotoğrafa da ben sahibim. Bunun için an gelir serzenişte bulunurum :)
    Fotoğrafı öyle güzel tasvirlemişsin ki benim de görmeden bir sandalye çekesim geldi. :)

    Depremi hisseden herkes inşallah iyidir. Daha kötüsünün yaşanmamasını ümit ediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geleceğin belirsizliğinden yaşanılanı bilmenin güvenli sularına mı sığınıyoruz acaba? :)

      Nerede görmüştüm hiç hatırlamıyorum ama ailelerin çocuklarına bir albüm borcu olduğunu okumuştum bir yerlerde. Tabii ki bu şu an yetişkin olanlar için geçerli çünkü teknolojinin imkanları birçoğumuza bunların dijital versiyonlarını sundu, bize de onları korumak kaldı :) Neyse, tabii ki herkesin maddi imkanları buna el vermiyordu eskiden ama okuduğumda hak vermiştim, şimdi sana da hak verdim. İnsan hatırlamadığı o dönemlerde varlığının kanıtını görmek istiyor sanırım. Umarım sen kendine dolu dolu albümler ayarlarsın o halde :)

      Umarım. Ayrıca bir diğer dileğim bizim de deprem gerçeğini ciddiye alan bir ülke olabilmemiz, belki sonrasında işler daha iyiye gider..

      Sil
  2. Öncelikle ben depremi ancak uyandığımda öğrendim. Çok şükür bir sıkıntımız yok.

    Fotoğraflar konusunda çok biriktirme insanı değilim sanırım. Fazlalık olan hiçbirşey tutmak istemiyorum evde. Ama dijital arşiv konusunda iyiyimdir. Yalnız bu yazılardan sonra kitap odama bir kaç eski resim asma fikri çok hoşuma gitmeye başladı.

    Not: Kağıttan Dünyam İlkay yazısında bir instagram hesabından bahsetmiş, bence sende seversin. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok sevindim. Hissetmeyenler epey şanslıydı bence, süresiyle çok korkuttu bu deprem.

      Bence de eski resimler kitapların yanına çok yakışır :) İlkay'ın yazısını okudum, hesaba da bayıldım. Söylediğin için çok teşekkür ederiim :))

      Sil
  3. çok güzel yazmışsın çok :) diyom sende edebiyat ruhu var ondan böylesin işte :) ailenin gelecekteki arşivi sensin yaniiii :) o foto gerçekten de güzelmil vallahi, laleeee :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hehee çok teşekkürler :)) Sahiden diyorsun hep, böyle giderse havalara gireceğim bak. :) Lale beni bulursa fotoğrafı vereceğim :))

      Sil
    2. eveeet, ilkay ve seeen aynısınız :)

      Sil
  4. Annem fotoğraf alma konusunda çok baskın olmamış. Onda az var. hattabir ara annemin köyüne gitmiştik, fotoğraflara baktık. Orada babam ve biz üç kardeşin lunaparkta bir fotoğrafı vardı annem hiç görmemiş. Bizde yok yani. Baktık vermeyecekler yürüttüm.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence iyi yapmışsın, fotoğrafları hakkını vererek saklayacak daha iyi birini düşünemiyorum :)

      Sil
  5. Fotoğraf biriktirmiyorum ben de. Yıllar var ki ne ben ne de çevremdekiler albümleri açıp eski günleri yad etmiyorlar. Albüm işi telgraf, mektup gibi demode oldu sanki. Eski fotoğrafların bazıları oldukça ilginç ve eski döneme dair bir takım özellikleri barındırabiliyor. Feriköy'den aldığınız fotoğrafı ne güzel anlatmışsınız. Şimdi o fotoğraflardan güzel kurgusal hikayeler çıkarmak gibi bir heves geldi içime. Tek kareden bir hikâye çıkar mı, neden olmasın:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence de demode oldu; küçükken gittiğimiz uzak akrabalarımda bile bir albüm inceleme töreni olduğunu hatırlıyorum, şimdilerde arada bir sadece aile içinde oluyor bu tören :) Çok teşekkür ederim, bence harika bir fikir bu. Mutlaka yapmalısınız. Tek kareden ne hikayeler çıkartır insan, hele bir de o kişileri tanımıyorsa. :)

      Sil
  6. Son paragraf ne hoştu çok beğendim. Gözümün önüne geldi fotoğraf hatta kadınlar canlandı konuşup gülüştüler. Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Asıl ben teşekkür ederim, böyle hissetmenize sahiden çok sevindim :)

      Sil
  7. Yorum yazmıştım ama göndermeyi mi unutmuşum... Bu haftanın konusu hepimizi ilgilendiriyor. Bizim albümlerde en çok düğünlerde para takılırken çekilen fotoğraflardan var. Çok eskilere dair fotoğraf sayısı çok az. 1950'ler ve sonrasından bahsediyorum. Video kasetse hiç yoktur. Geçenlerde dolap üstü kutu temizliği yaptım. İçinde bana dair bir sürü albüm var. Karıştırsam mı dedim sonra vazgeçtim. Mazi vakit alır... ;) Fotoğrafı olmayan fotoğraf konusunda da bir sandalye de biz çekelim o masaya diyorum :)
    Deprem anında uyanıktım. Kalkıp lambayı açtım lambanın sallanışını görünce bayağı bir korktum. Sabah haberlerden Düzce merkezli olduğunu öğrendim. Oradakilerin korkusunu tahmin bile edemiyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Baktım ama spam kutusuna düşen eski bir yorum yok, gelmedi herhalde yorum. Oluyor bazen :( Yine de döndüğün için teşekkürler :))

      O düğün fotoğraflarına bayılıyorum. Evet, mazi vakit alır ama çok da keyifli oluyor :) Vaktini vereceğin bir gün ayırmaya değer bence. :) O masadan ne güzel muhabbet çıkar :)

      Çok geçmiş olsun, kötü bir depremdi. Bizim buralarda çıkışanlar olmadı ama Düzce'dekiler dışarıda, arabalarda durmuşlar o gün. Korkmamak elde değil, dilerim bir daha böyle acı olaylar yaşamayız.

      Sil
  8. Hiç başkasının fotoğrafını satın almadım ama yazdığın gibi baktığın anda insanı mutlu edecek bir fotoğraf görseydim alıp gözümün önünde bir yere koyardım.

    Bizim ailede çok fazla fotoğraf çekilmemiş. Olanları da yıllar önce kardeşim, annem ve ben paylaştık. Ben cazgırlık edip daha çok almış olabilirim :-) Ama en düzenli saklayan da benim. Ara ara telefondan çektiğim fotoğrafları da çıkarıp arşivliyorum. albüme bakmanın keyfi bambaşka oluyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de aynısını yaptım! :))

      En iyi bakacak kişide olması en iyi sanki. Telefondaki fotoğrafları bastıran çok az kaldı, ne güzel yapıyormuşsun. Ben çok üşenirdim sanırım. Albümün keyfi gerçekten bambaşka.

      Sil

Görüşleriniz benim için çok değerli :)