10 Yıllık Bekleyişin Ardından - 2 - vulnicure

12 Ağustos 2022 Cuma

10 Yıllık Bekleyişin Ardından - 2

Dün grupla tanışma hikayemi anlattım. Bugün sıra konser sürecinde.

Aslında 2 bölümlük bir yazı oluşturma niyetim yoktu. Hatta dünkü yazı kafamda bile yoktu; istediğim tek şey güzel bir konserin ardından hislerimi, düşüncelerimi bloguma taşımaktı. Bu yazının başına ufak bir girizgah ekleyeyim derken bir baktım bambaşka sularda yüzmüşüm, kendi kendine yetecek bir yazı yazmışım. O satırlara konserin içeriği için yazdıklarımla devam etsem, ciddi ve rahatsız edici bir üslup farkı olacak. Üslup farkını eşitlemeye çalışsam, yazının yapısını bozacağım. İkisini de istemeyince bu yolu tercih ettim.

Arctic Monkeys, pandemi sebebiyle 3 yıldır canlı performans sergilemiyordu. Bu süreçte de yeni şarkıları, albümleri çıkmadı. Bu ara ve sessizlik sonrası turnenin başlangıç noktasının Türkiye olması ve iki gün sahne almaları şaşırtıcı ve heyecan vericiydi. Gelgelelim kasım sonunda ön satışa çıkan biletler daha duyurulan satış saati başlamadan bitti. Bu durum pek de iyi niyetli bir "hata" değildi bence, çünkü 1-2 saat içerisinde genel satış başladı ve fiyatlar 2 katına çıktı. Sahne önü fiyatı neredeyse 800'e dayanınca bilet karaborsası da uçtu gitti. Konser öncesi Ekşi'de bazı yazılımlar kurup alabildiği kadar bilet alan ve sonra 5 bin, 10 bin gibi fiyatlardan satmaya çalışan kan emicilerin olduğunu okudum. 

Ben aslında ön satışta bilet alamayanlardandım. Aynı gün genel satışın başlayacağını okuyunca arkadaşımla bir kez daha şansımızı denemeye karar verdik, o bilgisayarından ben telefonumdan Passo'yu yeniledik durduk. Genel satışın da tükendiği yazısını görünce konsere dair tüm umutlarım sönüp gitmişken bir mucize oldu ve arkadaşım 2 sahne önü bileti sepetine koyduğunu ve almak için 10-15 dakika gibi bir karar süremizin olduğunu söyledi. -Buradan da ileride başka popüler isimlerin konserlerine gitmek isteyeceklere ufak bir öneri olsun, biletler tükenmiş görünse de sepetinde tutup satın almayan kişilerin süreleri dolunca anlık açılan boşluğu kapabilirseniz bilet alabiliyorsunuz.- Biletler sepetteydi, iyi güzel, ama paranın değerinin eriyip gittiği bir dönemde şu an farklı düşünülse bile bizi aşacak düzeyde yüksek bir fiyattalardı. Geliri olmayan ve ekonomik krizin etkilerini hayatının her alanında hisseden, tatil için 3-5 bir şey kenara koymaya çalışan öğrenciler olarak zor bir karar vermemiz gerekti kısacası. Ama pişman olmadık. Hoş, o dönem uzun bir süre dışarıda AVM'lerde bulduğum Pidem çayını içmek dışında bir harcama yapamamıştım ama, olsun, buna değdi. O çay da çok güzeldi zaten.

Şimdi konser gününe gelelim.


Önden Bono'nun oğlunun grubu Inhaler sahne aldı. Grubu tanımıyordum ama post-punk'a asla hayır demem. Oldukça enerjik, tatlı ve genç bir gruptu. Şarkılara pek eşlik edemesek de seyirciyle frekansları tuttu, kendilerini akıllara not ettirdiler. Ben şarkıları sahne esnasında aman aman başarılı bulmamıştım ama evde dinleyince şarkılarından çok daha keyif aldım, güncel rock dünyasına göre nostaljik bir havaları var. Şans vermeye değer.

Inhaler'ı uğurladıktan sonra Arctic Monkeys, Do I Wanna Know? ile açılışı yaptı. Herkesin sözlere eşlik ettiği bu harika başlangıç sonrası Brianstorm ile grubun old-school dönemlerine döndük. Şarkının sonunda Alex Turner'ın "We're the Arctic Monkeys." lafı ile selamımızı aldık. Devamında Snap Out Of It ile bir tık yavaşladık ama bu seyirciden bir şey götürmedi elbette.

Sıra Crying Lightning'e geldiğinde seyirci artık konsere iyice ısınmıştı. Şarkının son nakarat kısmına girişi müthişti, herkes "Your pastimes consisted of the strange...!" diye haykırıyordu. Teddy Picker'a gelince grup 15 yıl öncesini aratmayacak kadar enerjikti ve bu enerjiyi seyirciye fazlasıyla geçirdi, böylece konserin en keyifli anlarından biri gerçekleşti.

Ve Don't Sit Down 'Cause I've Moved Your Chair ile ellerin havadan inmediği, coşku dolu bir başka anla devam ettik. Şarkının sonlarında Alex Turner'ın gitarıyla alakalı bir sıkıntı çıktı, sıradaki şarkı Potion Approaching'e geçerken kendisi "Gitarımı biraz bırakayım da birbirimizi gerrrçekten daha iyi tanıyabilelim." diyerek olayı çok tatlı bir şekilde bağladı. Potion Approaching, yıllardır canlı çalmadıkları bir şarkı olarak Türkiye seyircisine büyük bir sürpriz oldu. Benim gibi Humbug tutkunlarının bu sürprizden büyük keyif aldığına eminim. 

Böylece Why'd You Only Call Me When You're High'a geçtik. AM'in en sevilenlerinden olan bu şarkıda telefonlar biraz fazla havaya kalkınca benim görüş açım bozuldu ama bulunduğum yerin tam bir geçiş noktası olmasının avantajını kullanarak hemen durumu düzelttim. Bu keyifli performans sonrası Tranquility Base Hotel & Casino'ya geçtik. Dostlar, bakın, bu benim en en en çok sevdiğim şarkılardan biridir. Tam grubun yüz hatlarını bile görebilecek kadar iyi bir açıdan en sevdiğim şarkılardan birini dinlerken hemen yanımda yer kavgası çıktı. İzleyicilerden bir adam bas bas bağırıyor ve konser görevlisinin üstüne yürüyordu, insanlar da onu tutmaya çalıyordu. Bu esnada da benim şarkım çalıyordu. Kavga sebebinin saçma sapanlığını da düşününce "Ayy bana ne ya!" dedim, iyice kenara çekildim ve tüm dikkatimi performansa verdim. Bu esnada arkadaşım benim arkamda kalmış, çıkışta bunu konuşunca arada kaldığını ve benim hiç farkına bile varmadığımı söyledi, gülüştük. Neyse ki olay en azından sahne içinde tam büyümeden kapanmış ama, bas bas bağırmanın, insanların üstüne yürüyüp küfürler savurmanın yeri miydi sahiden? Etrafındakilerden rahatsızlık duyuyorsun, sonra olayla alakası olmayan başka insanlara rahatsızlık vermeyi ve hatta belki de zarar vermeyi kendine hak biliyorsun. Klasik bizim millet işte.

Bu enteresan tecrübe sonrası Arabella ile AM'e geri döndük. Şarkı hiçbir zaman benim favorilerimden olmamıştı ancak canlı performans bu durumu değiştirdi. Müthiş bir Arabella sonrası Humbug harikası Pretty Visitors da gerek sahne ışıklandırmasıyla gerekse grubun enerjisiyle herkese inanılmaz keyifli dakikalar yaşattı. Burada şarkının sözlerine eşlik ederken bir yandan Turner'ın modern rock yıldızı lakabının hakkını gerçekten verdiğini deneyimleyerek anlamış oldum.

Pretty Visitors sonrası Fireside ve Cornerstone ile tempoyu biraz düşürdük, ancak atmosfer bir an olsun bozulmadı. Flaşlar açıldı, eller yere inmedi. Ve benim favorilerimden The View from the Afternoon sırayı aldı. Tıpkı Teddy Picker'da olduğu gibi 20'lik Arctic Monkeys 2006'dan fırlamış gelmişçesine karşımızdaydı.

Buradan Do Me a Favour'a geçtik. Şarkıyı grubun 2018-2019 tarzını düşününce artık bu şekilde düzenlemelerle devam ettireceklerini sandığım bir şekilde çalıp söylediler. Bir tek bu şarkıda olsa da, harika olduğu kesindi. Alex Turner, şarkının sonunu The Smiths'in ikonik This Charming Man'inden "But I haven't got a stitch to wear"e bağladı, müthiş bir geçişti. O an video kaydında olduğum için kendimi çok şanslı hissettim, açıp açıp o kısmı izliyorum.

Do Me a Favour'ın bıraktığı yerde herkes kendinden geçmişken One Point Perspective ile TBHC'nin en iyilerinden birine döndük. Oradan da sürpriz bir şekilde Knee Socks ile devam ettik. Yine bir AM şarkısının olması bazı kişiler için hayal kırıklığı olmuş ama ben albümün eşlik etmesi en keyifli şarkılarından biri olarak gördüğüm için epey keyif aldım.

Ve malumunuz, sırayı 505 aldı. Şarkı zaten her zaman çok seviliyordu ancak son zamanlarda Tiktok vesilesiyle popülaritesi fazlaca arttı, bir Tiktok hitine dönüştü. Bu sebepten sanıyorum ki gecenin -Mardy Bum ile birlikte- en bekleneniydi, sürekli bir "Ne zaman 505 gelecek?" muhabbeti oldu. Bu bekleyişe değdi. Şarkı sona erince arkadaşımla sarhoşa döndük, "Gerçekten canlı mı izledik biz bunu?" diye bu şarkıyla geçen yılları düşünüp durduk.

505 sonrası asıl set bitti ve No. 1 Party Anthem ile encore kısmı başladı. Şarkı ilk günkü setlistte yoktu, hatta uzun zamandır çoğu setlistte yoktu. Etraftakilerle çok şaşırdık, ama ben bir zamanlar en sevdiğim şarkılardan birini canlı izleme şansı bulduğum için kendimi ekstra şanslı hissederek çok mutlu oldum.

Sırada tabii ki I Bet You Look Good on the Dancefloor vardı. Eski favorilerin hepsi çalınmadığı için en azından Dancefloor'un olması rahatlatıcıydı. Artık konserin sonuna yaklaşmanın bize verdiği ufak hüzün sonrası Alex "Istanbul, size son bir sorumuz var!" diyerek R U Mine?'a geçti ve gecenin son şarkısını tüm salon gruba eşlik ederek dinledik, böylece bu müthiş gece sona erdi.


Ben konserin 2. gününe gittim. İlk günün setlistiyle ufak tefek sıralama değişiklikleri ve 2-3 şarkı değişikliği dışında çok bir fark yoktu. Olan değişiklikler hep benim sevdiğim şekilde olduğu için keyfim ekstradan yerindeydi. Ama konsere gitmeden önce ilk günün setlistini gördüğümde yeni şarkı olmadığı ve 2018'de yayınlanan son albümden sadece 2 şarkı yer aldığı için biraz hayal kırıklığına uğramıştım. Grubun sıradaki duraklarındaki resmi merchlerine bakınca ve sahne tasarımını görünce yeni bir albüm döneminin işaret edildiği belli oluyor, bu sebeple yeni hiçbir şeyi söylememeleri bir tık hayal kırıklığı olsa da hem enerjileri hem de şarkı seçimleri o kadar güzeldi ki bunların eksikliğini hiç hissetmedim. AM dönemine yeniden, ama bu sefer canlı performansların izleyici kısmından tanık olmak gibi bir histi. Yine de çok sevdiğim son albümün ve özellikle Four out of Five'ın böylesine yok sayılmamasını tercih ederdim sanırım.

Sahne göz hizasına göre arkadakilere sıkıntı çıkartacak düzeyde fazla aşağıdaydı. Herkesin telefonunu kafasının üstünde tutması da bu işi pek kolaylaştırmadı tabii. Sahnenin küçüklüğü kalabalık, havasızlık gibi bazı açılardan sıkıntı çıkartsa da seyirciyle kurulan etkileşim ve samimiyet bunları görmezden gelmeye yetti. Ben başlarda en önlerde değildim ama kenarda olduğum için sinsi sinsi önlere doğru yaklaştım, en çok beklenen anlarda herkesin telefonları çıkartması haricinde hep iyi bir açıyla sahneyi izledim. Ama asıl iyi olan sesin stüdyo kaydı gibi temiz ve iyi çıkmasıydı, geceyi unutulmaz yapan en güzel şey kesinlikle buydu.

Satışa sunulan resmi ürünler Monkeys yazılı siyah-beyaz tişörtlerden ibaretti, oldukça kötülerdi. Fiyatı da 400 TL'ydi, neyse ki güzel değiller de o kadar para vermeye insanın gönlü kaymıyordu. Bulgaristan'da satılacak ürünleri görünce kıskanmadım değil.

Çok konuşulan seyirci-telefon muhabbetine gelelim biraz da. Evet, gerçekten herkes telefonunu çıkarttı ve sıkça çekim yaptı. Hatta bazı kişiler direkt canlı yayın, Instagram hikayeleri vs. de çekti. Bunun sinir bozucu bir durum olduğunun farkındayım ama şu anın tadını çıkartma muhabbeti bazen fazla abartılıyor gibi geliyor bana. Benim etrafımda herkes tanıdığı tanımadığı insanlarla omuz omuza kendinden geçerek dans etti, şarkılara soluksuz eşlik etti ve bir yandan bu anları küçük bir kutuda saklamayı tercih edenler oldu. Şimdi bu anın tadını çıkartmamak mı oluyor, bilmiyorum. Ben asıl sorunun çekim işini abartan veya bunu bencilce yapan insanlar olduğunu düşünüyorum. İnsanları ve elbette sanatçıları rahatsız etmeyecek şekilde, göz hizasında ve dozunda yapılmalı bu iş. Ama sosyal medya var olduğu sürece bu söylediklerim asla gerçek olmayacak gibi. 

Son olarak, dün akşam Arctic Monkeys'e kızan bakkal amca, olayda sen haklıydın ancak kendini çok çok yanlış ifade ettin! :) Yine de adamların ünlü olduklarını öğrenince gram umursamaman müthişmiş bak, bunu söylemezsem olmaz.

11 yorum:

  1. yaaa çok heyecanlı anlatmışsın bayıldım :) sonu da komikli bitti :)

    YanıtlaSil
  2. Şahane! Gençlik ne güzel şey. Nice eğlenceli konserlere diyelim o zaman... :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, umarım tam da dilediğiniz gibi olur :)

      Sil
  3. Ay resmen kendimi konserlere atasım geldi. Gidip biletlere bakayım gazım inmeden. :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hazır böylesine çeşitlilik varken atmaya değer gerçekten :D

      Sil
  4. Yazını okurken bir yandan da YT den bir buçuk saatlik bir kayıt buldum İstanbul konserine dair, onu dinliyorum. Bu gruba bayıldım ben. Tanıştırdığın için teşekkür ediyorum. Uzun bir bekleyişten sonra böylesine güzel bir konsere gitmen de mutlu etti beni :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah, çok teşekkür ederim! :) Böyle bir şeye vesile olabildiysem ne mutlu bana :) Keyifli dinlemeler o halde :)

      Sil
  5. Çok teşekkür ederim, umarım sen çok daha güzel konserlere gidersin, böyle deyince garip hissettim şimdi :(

    YanıtlaSil
  6. Ne güzel sevilen sanatçıların konserine gitmek ☺️

    YanıtlaSil

Görüşleriniz benim için çok değerli :)