Oscar 2023 Filmleri Maratonu #4 - vulnicure

7 Mart 2023 Salı

Oscar 2023 Filmleri Maratonu #4

 Merhabalar,

2023 Oscar Ödülleri'ne aday filmleri izlemeye ve kısaca fikirlerimi yazmaya devam ediyorum. Önceki yorumlarımı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

Tören için artık son düzlükteyiz, benimse izlemeyi planladığım 7 film daha var. Kalanlar konusunda daha keyfi davranabilirim diye düşünüyorum ama kısa sürede buraya kadar gelmişken hepsini izlemeye çalışacağım sanki. Bana şans dileyin :)


TÁR

Adaylıklar: En İyi Film, En İyi Yönetmen (Todd Field), En İyi Kadın Oyuncu (Cate Blanchett), En İyi Özgün Senaryo (Todd Field), En İyi Sinematografi (Florian Hoffmeister), En İyi Film Kurgusu

Film, Berlin Filarmoni Orkestrası'nın ilk kadın şefi Lydia Tár'ın başarı ve şöhretle dolu kariyerini ve Lydia'nın karmaşık kişiliğinin tüm bunlara etkisini konu ediniyor.

Genelde filmlerin sonunda akan jenerikle başlayan, klasik müzik terminolojisine hâkim olmayanları zorlayan uzun ve zor bir diyalogla devam eden film izleyiciye adeta baştan ne izleyeceklerinin uyarısını yapıyor; alışkın olduğumuz Oscar filmi anlayışına ters, farklı bir çizgide duruyor ve bunu büyük oranda koruyor. Kompleks bir kadının en az karakteri kadar kompleks hikâyesini yer yer acaba bu kişi gerçek mi diye düşündürerek işliyor. Ancak filmin bana kalırsa güçlü noktası insanı düşünme sürecine iten diyalogları ve Lydia'nın "gerçek yüzünü" bu diyaloglar aracılığıyla yavaş yavaş, uzaktan çözebilmekti. Filmin bu konularda izleme tecrübesini ikiye katlayan çok iyi psikolojik okuma ve analizleri var, göz atmanızı tavsiye ederim. 

İlgi çekici bir konuya, iyi oyunculuklara, müthiş çekimlere ve pek tabii harika müziklere rağmen filmden çok keyif alamadım. Yer yer yoruldum ve olay örgüsünün aktarımında eksiklikler hissettim. Güçlü yanı çok güçlü, eksisi de çok göze batan ortanın üstü filmlerden biriydi benim için.


BARDO, FALSE CHRONICLE OF A HANDFUL OF TRUTHS

Adaylıklar: En İyi Sinematografi (Darius Khondji)

Film; ülkesinden ayrılarak ABD'ye yerleşen Meksikalı gazeteci ve belgesel yapımcısı Silverio Gama'nın geçmişi, kimliği, ailesi ve ülkesiyle yüzleşmesini gerçeklikle hayallerin, rüyaların, kurgusallığın iç içe geçtiği bir biçimde konu ediniyor.

Bardo hayalle gerçeğin sıklıkla birbirine karıştığı, inanılmaz kişisel bir film. Iñárritu'nun iç dünyasındaki hesaplaşmalarını bunun ötesine geçecek düzeyde sinematik bir dille gösteriyor. Sinematografi adaylığı tam da bu noktada çok isabetli çünkü film bu konuda adeta şov yapıyor, özellikle tek planlı o uzun sahnelerde kendinizi kaptırıyorsunuz. 

Yer yer saçmalasa ya da gösterişe kaçan bir hâl alsa bile kendi içinde tutarlı olarak işlediği konuları tiye alan bu filmi sevdim. Sezonda farklı, sürreal bir iş arayanlar kaçırmasın.


TRIANGLE OF SADNESS

Adaylıklar: En İyi Film, En İyi Yönetmen (Ruben Östlund), En İyi Özgün Senaryo (Ruben Östlund)

Model çift Carl ve Yaya, çok zengin yolcularla dolu lüks bir cruise gemisine davet alır. Başta tam da Instagram'da caka satmaya uygun görünen bu yolculuk zamanla beklenmedik bir kabusa döner.

Ortak yapımcıları arasında TRT Sinema'nın da bulunduğu -evet dostlar, şaka değil, bildiğimiz TRT- Triangle of Sadness, son zamanların gözde teması zenginler üstünden kara komedinin işlendiği yapımlar arasında en iyilerden. Keyifli senaryosu, zekice gönderme ve sembollerinin yanı sıra müthiş çekim teknikleri de filmi üst sıralara taşıyor. 

Bu arada filmin başrol oyuncularından Charlbi Dean geçtiğimiz sene daha film gösterime girmeden hayatını kaybetmiş. 32 yaşında gencecik bir kadını böyle keyifli bir filmde izledikten sonra, yıldız olma potansiyeline hayran kaldıktan sonra vefat ettiğini öğrenmek beni sahiden çok üzdü. Huzur içinde yatsın.


ALL QUIET ON THE WESTERN FRONT

Adaylıklar: En İyi Film, En İyi Uyarlama Senaryo (Edward Berger, Lesley Paterson, Ian Stokell), En İyi Sinematografi (James Friend), En İyi Uluslararası Film (Almanya), En İyi Prodüksiyon Tasarımı, En İyi Makyaj ve Saç Tasarımı, En İyi Görsel Efekt, En İyi Ses, En İyi Özgün Müzik (Volker Bertelmann)

Genç Paul Bäumer, arkadaşlarıyla birlikte 1. Dünya Savaşı'nda savaşabilmek için askere yazılıyor ve savaşın hiç de sandığı gibi bir yer olmadığını acı tecrübeyle öğreniyor.

2023'ün en bol adaylıklı filmlerinden All Quiet on the Western Front, savaşın soğuk gerçekliğini Paul'un suratına olduğu kadar seyircinin de suratına bir tokat gibi çarpıyor. Dramatize etmeden, abartmadan insanın içine işlemeyi başarıyor. Ayrıca film teknik kategorilerdeki adaylıklarının hakkını veriyor, görsel ve işitsel anlamda çok kaliteli bir iş. 

Ben filmin uyarlandığı kitabı okumadım ancak türünün klasikleri içine adını kazıyan 1930 yapımı film uyarlamasını lisedeyken izledim. Üstünden 5-6 sene geçmesine rağmen üzerimde bıraktığı o hissi hâlâ hatırlarım. Nasıl olduysa bu film oyuncuların başarılı performansına ve gelişen teknolojinin imkanlarının hakkı verilen kullanımına rağmen bende aynı etkiyi yaratamadı. Yine de iyi bir filmdi tabii.


MRS. HARRIS GOES TO PARIS

Adaylıklar: En İyi Kostüm Tasarımı

Londralı temizlik görevlisi Mrs. Harris, temizliğe gittiği evlerden birinde gördüğü Christian Dior elbiseye hayran kalınca sahip olduğu her şeyi bu elbiselerden satın almak için Paris'e gitmeye adar.

Maraton için izlediğim filmler arasında dev bütçeli Hollywood filmleri de var, bağımsız arthouse filmleri de var, sevimli animasyon filmleri de ancak merkezine orta yaşlı bir temizlik görevlisinin peri masalını alan bir başka film yok. Mrs. Harris'in farklı bir demografiye hitap ederek hazırlanmış bu Disneyvari macerası, Oscar filmleri arasında benim için keyifli bir mola gibi oldu. Kendisinin Paris yolculuğunda bizlere Emily in Paris'teki yakışıklı Fransız komşu ve Isabelle Huppert da eşlik ediyor, kendimizi yalnız hissetmiyoruz. Tüm klişelerine rağmen bu filmi çok sevdim. Modayla ilgilenenler ya da şık dönem kıyafetlerini görmekten hoşlananlar filmin tek adaylığının bu sebebi konusunda hayal kırıklığına uğramayacaklardır.


THE SEA BEAST

Adaylıklar: En İyi Animasyon Filmi

Jacob Holland adlı destansı bir deniz canavarı avcısının yolu küçük bir kızla kesişince ikili kendilerini mürettebattan uzak, doğru diye bildiklerini sorgulatan bir maceranın ortasında buluyor.

İlgi çekici bir konu, sempatik karakterler, uyumlu bir ikili, gözlere şölen sunan müthiş bir animasyon stili ve görseller... teoride benim bu filme hayran kalmam gerekirdi, ancak pratikte pek de öyle olmadı. Sanki filmin kendine ait bir olayı, yıllarca hatırlarda kalacak bir yönü yok gibi; izlediğinize pişman etmiyor ama izledikten sonra o 2 saatin ötesine de geçemiyor.

9 yorum:

  1. Geç kalmış bir not: Living'i geçen cuma izlemiştim ama yazıyı gündem nedeniyle geçiktirmiştim; Bill Nighy performansı muhteşemdi, alırsa ödülü hiç şaşırmam!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Henüz filmi izleme fırsatı bulamadığım için yazıyı okumadım ancak izleyince ilk durağım belli :)

      Sil
  2. Hızlı ilerliyorsun, tebrikler ♥

    Cate filmin tamamında oyunculuğuyla büyüledi beni... Film biraz yavaştı haklısın ama oyunculuk o kadar şahaneydi ki sıkılmadan izledim...

    Mrs. Harris 'i ben de çok sevdim... Eski zaman filmlerinin sıcacık tadındaydı. Ve kostümler şahaneydi kesinlikle... Paris sokaklarında gezmek de güzeldi ayrıca ♥

    Bardo çok içimi açmadı :/

    Triangle sonunu iyi bağlamışlar... Film izlerken değil de sonradan bir tat bıraktı... Bir ara tekrar izleyip detayları yeniden yakalamaya çalışacağım...

    İyi seyirlerin olsun

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim ♥

      Cate'in oyunculuğu beni de kendine bir kez daha hayran bıraktı. Bu sefer ayrı döktürmüş kraliçe :) Mrs. Harris'i izlemiş olmana sevindim, sahiden çok tatlı bir filmdi.
      Triangle'ın harika analizleri var, Ekşi'de vs. hiç fark etmediğim detayları okudum ben de. Üstüne düşündükçe değerlenen bir film.

      Çok teşekkürler, senin de iyi seyirlerin olsun :) Bir seneyi daha geçirdik böyle filmlerle :))

      Sil
  3. Çok teşekkür ederim İlkay :) Tüh, olsun ne yapalım artık. Umarım önümüzdeki senelerde kısmet olur diyelim :) İlgin için gerçekten çok teşekkür ederim <3

    YanıtlaSil
  4. The Sea Beast; Bu animasyonu aylar önce izlemiştim ve konusunu unuttuğum için geçen ay yeniden izledim. Hakikaten unutulan bir film, bizzat deneyimlediğim için yüzde yüz katılıyorum fikrine. Ama macera güzeldi. TRT'de izlediğim Moby Dick'ten sonra kuşların deniz yaratıklarını izlediğini katmeriyle öğrenmişte oldum.
    Bardo filmini izlerken talihsizlikler yaşadım iki kez başladım ama bir türlü sonunu getiremedim. Ama çekimler hoşuma gitti. En azından bunu söyleyebilirim.
    Mrs. Harris... Cruella'dan sonra hiç bir kostüm gözüme giremez diyorum :)) Ancak yıllar sonra bu film beni mutlu etmişti tekrar izleyeyim diyebileceğim filmlerden oldu kendisi. Filmde Isabelle Hupperti ilk önce tanıyamadım ben. Son sahnelerde evinde ziyaret edildiğinde fark ettim o olduğunu. Bu da benim ayıbım herhalde :)
    Triangle of Sadness bir de The Whale ulaşamadıklarımdan. Triangle için bir şey diyemiyorum bu yüzden.
    Tar filminin girişindeki konuşmalar müthiş keyifliydi benim için. Ama sonrasında yaşananların bende uyandırdığı etki 'soğuk' oldu. Kendimi zorlamama rağmen filmi sevmeyi başaramadım. Benzer bir duyguyu All Quiet... filminde de yaşadım. Farklı olarak All Quiet'in sonunda savaşın bitmesine dakikalar kala hücum emri veren o adamdan nefret etmem filmden bana bir şeyler bıraktı. Verip veriştiresim var o role, müzikler de dikkat çekiciydi bunu es geçmemeyim. :)
    Kalemine sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Demek doğru bir çıkarımda bulunmuşum :) Bardo izlerken zorluyor evet. Mrs. Harris konusunda söylediğine katılıyorum, aradan zaman geçtikçe açıp izlenebilecek tam bir comfort filmi :)
      Ben Triangle'ı izlerken tek tıkla bulmuştum ama Whale beni de çok zorladı, en sonunda malum yerlerden indirip izledim. All Quiet'taki o sahne sahiden can sıkıcıydı, çok haklısın :(((

      Güzel yorumun için çok teşekkür ederimm :))

      Sil
  5. Triangle of Sadness ve savaş filmini merak ettim. Konuları dikkat çekici. Dolu dolu bir içerik olmuş, sinemaseverler için faydalı. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim bu güzel yorum için :)) Umarım filmleri seversin.

      Sil

Görüşleriniz benim için çok değerli :)