Oscar 2023 Filmleri Maratonu #5 - vulnicure

9 Mart 2023 Perşembe

Oscar 2023 Filmleri Maratonu #5

 Merhabalar!

2023 Oscar Ödülleri'ne aday filmleri izlemeye ve kısaca fikirlerimi yazmaya devam ediyorum. Önceki yorumlarımı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

Törene sayılı günler kala izlemeyi planladığım son 2 filmle maratonda koşturmaya devam ediyorum. İnsan film izlemekten de yorulabiliyormuş ama az kaldı, çok az kaldı. Bir aksilik olmazsa bunun dışında son bir maraton yazısı yazarak film yorumlarımı tamamlayacağım.


THE WHALE

Adaylıklar: En İyi Erkek Oyuncu (Brendan Fraser), En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (Hong Chau), En İyi Makyaj ve Saç Tasarımı

Film, ileri düzeyde obezite ile yaşayan İngilizce öğretmeni Charlie'nin yıllar önce terk ettiği kızıyla yeniden bağlantı kurmaya çalışmasını konu ediniyor.

İnanın izlediğim günden beri bu filme 2 satır da olsa ne yazacağım diye düşünüyorum. O kadar yorucu, bunaltıcı, rahatsız edici bir film ki hislerimi ve görüşlerimi nasıl anlatacağımı bulamıyorum. Aslında film Charlie'nin gittikçe kararmış ve münzevileşmiş iç dünyasını tek mekan kullanımı ve hâkim renk paletiyle çok iyi anlatıyor, konusu da iyi. Ama işte, film hayatı kısıtlayan zor bir durumu ve bunun psikolojisini adeta bir korku, şok malzemesine çeviriyor. Yer yer karşımıza çıkan kasıntı, zorlama metaforlar da cabası. Oyunculuklar kesinlikle çok başarılı ama yok, ben Brendan Fraser'ın büyük dönüşü olan bu filmi sevemedim.


MARCEL THE SHELL WITH SHOES ON

Adaylıklar: En İyi Animasyon Filmi

Film, büyükannesiyle birlikte yaşayan deniz kabuğu Marcel'in evde onların varlığını keşfeden belgesel yapımcısı Dean ile tanışıp bir belgesel çekim sürecine girmesini konu ediniyor.

The Whale'in üzerime indirdiği kara bulutlar sonrasında izleyerek çok iyi bir karar aldığım Marcel the Shell with Shoes On, animasyonla gerçek dünyanın bir araya geldiği çok sevimli bir film. Minik deniz kabuğunun kabuğundan çıkış hikâyesinin mockumentary tarzıyla hayat bulmasını sevdim. İnsanın içini ısıtan bu tatlı film beni hem çok eğlendirdi, hem de duygulandırdı. 


CLOSE

Adaylıklar: En İyi Uluslararası Film (Belçika)

Her zaman çok yakın olan Léo ve Rémi'nin aralarındaki ilişki; liseye başladıklarında okul arkadaşları tarafından sorgulanmaya başlayınca bir çıkmaza giriyor, Léo Rémi'den uzaklaşmaya başlıyor.

Close; zor bir konuyu çocuklar üzerinden, tam da çocukların perspektifini yansıtarak anlatıyor. Hayatın içinden akran zorbalığı, homofobi, travma gibi ağır konularda karakterlerin duygu aktarımını çok doğru bir yerden, çok doğru bir biçimde yapıyor. Bunu yaparken abartısızlığından asla taviz vermiyor; sadeliğiyle insanı çarpıyor. Görselliğiyle de insanı etkisi altına alıyor. Film Uluslararası Film kategorisinde öne çıkan adaylardan biri değil belki ancak adaylığıyla bile izlememe vesile olduğu için mutluyum.


ARGENTINA, 1985

Adaylıklar: En İyi Uluslararası Film (Arjantin)

Film, Arjantin'deki askeri diktatörlük döneminde yapılan zulümlerin savcı Julio Strassera ve ekibi önderliğindeki yargılama sürecini ve mücadelesini konu ediniyor.

Bir politik dramanın nasıl yapılması gerektiği konusunda ders niteliğinde çok başarılı bir film Argentina, 1985. Mevzubahis olayları bilmeyenler için bile merak uyandırıyor, Vikipedi'ye göz attırıyor. Dönem işi olarak da göze hitap ediyor, kıyafetler ve renk paletleri çok hoş görünüyor. Oyunculuklar da çok başarılı. Bana göre yılın en iyi işlerinden olan bu filmin Uluslararası Film kategorisi haricinde de adaylıklarının olmasını isterdim.


EMPIRE OF LIGHT

Adaylıklar: En İyi Sinematografi

80'lerin başlarında İngiltere'nin güneyindeki sahil kenarında bir sinemaya yeni bir çalışanın gelmesiyle bir aşk filizlenir.

Bu sene, sinema tutkusunu konu alan Oscar filmi bolluğu yaşadık. The Fabelmans bu tutkunun kamera arkasına yoğunlaşırken Babylon hem kamera önündeki yıldızları hem de kamera arkası sürecini konu ediniyordu ancak her iki film de bir tutku ve sanat olarak sinemayı kendi içlerinde çok başarılı şekilde işliyordu. Empire of Light ise yedinci sanata bu iki filmden farklı olarak salon üzerinden baksa bile bunu ne becerebiliyor, ne de kendi avantajlı yanlarını kullanabiliyor. Yine de şunu söylemeden geçemeyeceğim, Babylon'un final sahnesinin aynen bu filmde de yer alması beni ister istemez güldürdü. Hele bir de iki sahnenin filmlere katkısını, filmin bütünlüğüne etkisinin kıyasını yapınca... Empire of Light, kendi içinde sinema sanatını "O küçük ışık hüzmesi herkesin kaçışı." diye tanımlamasına rağmen ne bir kaçış filmi olmayı becerebiliyor, ne de eleştirmek istediği zor konuları doğru şekilde işleyebiliyor. Neyse, her şeye rağmen filmin hakkını yemeyeyim: sinematografisi başarılıydı, oyuncular da rollerinde iyiydi. Her şeyi anlatmaya çalışırken hiçbir şeyi anlatmayı beceremeyen ve senaryosuyla harcanan Empire of Light, benim için sezonun en büyük hayal kırıklıklarından oldu.


EO

Adaylıklar: En İyi Uluslararası Film (Polonya)

Film, Polonya'da bir sirkte yer alan eşek EO'nun gözünden dünyayı gösteriyor.

 Öyle Shrek'teki gibi konuşanını değil, normal bir eşeği başrolüne alıyor film. Neyin ne olduğunun bilincinde olduğunu tahmin ettiğimiz bu akıllı ve hassas eşeğin gözünden iyilik ve kötülükle dolu insanlık hâllerini izliyor, Avrupa'da oradan oraya dolanıyoruz. Film hem başarılı sinematografisiyle hem de duygulu öyküsüyle insanı etkiliyor. İyi ki Uluslararası Film kategorisi var da bu tarz farklı, sade işleri izleyebiliyoruz. Ben filme hayran kaldım, eğer Başka Sinema herhangi bir tekrar gösterimini yaparsa mutlaka sinemada izleyeceğim. 

6 yorum:

  1. Marchel the Shell with Shoes: On, çıktığından beri takipte olduğum bir film, yorumlarda görünce heyecan yaptım.:) Uzun zamandır altyazısını bekliyordum. Ki şimdi baktım hala yok :( Konuşulan bir yapımdı hatta Altın Küre listesinde göremeyince şaşırmıştım. Pinokyo'yu zorlayamaz herhalde..
    Yorumladığın filmler içinde sadece Argentina, 1985'i izledim. Onu da zaten beğenmiştim. Çok geniş kapsamlı bir konuyu böylesi özetleyebilmek büyük başarı bence. Dava hazırlık sürecinin kısa olması nasıl savcı ve ekibini zor bir yola soktuysa yönetmen ve ekibi de filme hazırlıkta öylesi zor bir yoldan geçmiştir. Zor sanat. Yapanları tebrik ediyorum. Ödül alırlarsa diğer filmler alamadı diye sanırım üzülmem :)
    Empire of Light, dikkatimi son saatlerde çeken filmlerden. Finali, yazdıklarını okuduktan sonra müthiş merak ettim :) Acelesi yok uygun bir zamanda izlerim artık.
    The Whale: İngilizce'de olsa merakıma yenilip ilk dakikalarına baktım. Filmle ilgili tek görmek istemediğim sahneyi en başa almışlar :)) Bu kasisi geçtiğime göre gerisi rahat gelir. Yönetmen yarattığı ortamla seyirciyi iyice zorlamak istemiş galiba... Bu filmin tiyatro oyunu var. Amerika'daki gösterimlerde Türk kadın oyuncu da sahneye çıkmış, adını unuttum ama. Deadline'da okumuştum...
    Yoğun izleyip peşinden yazmak kolay değil. Emeklerine sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Marcel film sitelerinin çoğunda altyazılı çıkıyor aslında, ben de onların birinden izledim hatta. Bana yönetmen faktörüyle Pinokyo'yu zorlaması çok zor geliyor ama hepimizi şaşırtabilir, eleştirmenlerin çok sevdiği bir film oldu benim gördüğüm kadarıyla. :)

      Argentina sahiden beklenmedik derecede, fazla iyi çıktı benim için. Bu süreçte izlediğim en iyi filmlerdendi. Ben de o alsa hiç üzülmem :) Empire of Light'ta ufak bir yanlış anlaşılma olmuş, filmin finali Babylon ile aynı değil. Eğer izlersen mutlaka bana da haber ver, demek istediğim şey izleyince daha iyi anlaşılır olur sanırım.

      Whale'in tiyatro oyunundan uyarlama olduğunu bilmiyordum, aydınlandım resmen. Sahiden tiyatro formatına inanılmaz yakın ve uygun bir filmdi. İzlersen kolaylıklar diliyorum, benim için çok yorucu bir tecrübeydi.

      Çok ama çok teşekkür ederim ilgin ve güzel yorumun için :)))

      Sil
  2. Marcel'i çok ama çok merak ettim. Arayış filmlerini çok seviyorum. Ama tüm çocuk kahramanın farklı olup ötelere gittiği, kendini aradığı hikayelerde aklıma Samed Bahrengi'nin küçük kara balık hikayesi geliyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu temaya çok uygundu her yönüyle, tavsiye ederim :) Küçük Kara Balık'ı da çok severim.

      Sil
  3. Filmleri yazmaya çalışmaktan hiçbir şeye bakamadım iyi mi :))

    Burda da bir tek Marcel'i izlememişim... Animasyon kategorisinde zaten bir Tek Pinokyoyu izledim kesin galibiyeti olacak diye...

    Argentina 'nın konusu daha dik çıkışlar yapılabilecek bir yapıdaydı... O eziyeti yaşayanların hikayelerine ajitasyona kaçmadan daha iyi resmedebilirlerdi ve propagandaları daha eleştirisel olabilirdi diye düşünüyorum... Ama yine de iyiydi, merakla izletti kendini...

    Empire'da eğer ilişkiye odaklansalardı daha başarılı olurdu... Hep bir şey olacak diye ümitle bekledim filmde, şimdi kırılacak şimdi derken ben kırıldım :)) Ama Olivia için iyi ki izledim diyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Marcel'i bence seversin sen, göz atabilirsin. Kısa, sevimli bir filmdi. Empire için yorumun tam isabet olmuş :)) Olivia için gerekirse çiğ tavuk yeriz.. :)

      Sil

Görüşleriniz benim için çok değerli :)