Oscar 2023 Filmleri Maratonu #6 - vulnicure

10 Mart 2023 Cuma

Oscar 2023 Filmleri Maratonu #6

 Merhabalar, nasılsınız?

Yetişecek mi acaba diye diye sonunda bir Oscar Maratonu'nu daha tamamladım. Bu sene geçen seneden daha fazla filmi çok daha kısa bir sürede izledim. Şu zamana dek hakkında görüşlerimi yazdığım filmlerin yazıları için buraya tıklayabilirsiniz. Bu yazıyla beraber film yorumlarım bitecek ancak son bir tahmin yazım kaldı, onu da yayına koyduktan sonra artık tamamen tören havasına girebilirim :)

Bu serüvende izlemeyi planladığım 33 filmden sadece 1 tanesini izleyemedim, o da internette çok konuşulan Tollywood filmi RRR. Belki karşınıza çıkmıştır, aslında film Netflix’te var. Ben adaylıklar açıklandığında filmin adını Özgün Şarkı kategorisinde görünce normalde o kategorideki filmleri özellikle izlemiyor olmama rağmen RRR'ı izlenecekler listeme aldım. Süresi uzun olduğu ve Netflix'te bulunduğu için de izleme sıramda sona bıraktım. Dün gece artık sıra bu filme gelince izlemeye başladım ancak ses-görüntü senkronizasyonunda bir sıkıntı olduğunu fark ettim. Başta benim cihazımdan ya da internet bağlantımdan kaynaklıdır diye düşündüm ancak yok, ben Hintçe dil seçeneğini seçmeme rağmen çok bariz bir dublaj vardı filmde. Ben de live action filmleri kesinlikle dublajlı izleyemiyorum, zaten bu şekilde dublajlarda yönetmenin vizyonundan ve oyuncuların performansından farklı bir iş ortaya çıktığını düşündüğüm için o uyumsuzluk rahatsızlık vermese bile kendim tercih etmiyorum. Hemen internete bakındım; meğer Netflix bu filmin Hintçe ve İngilizce başta olmak üzere Türkçenin de dahil olduğu birkaç dildeki yayın hakkını almış ancak filmin orijinal dili -altını çiziyorum, orijinal dili- olan Teluguca haklarını satın almamış! Onlar satın almayınca da ZEE5 adlı Hindistan çıkışlı bir streaming platformu filmin Teluguca başta olmak üzere Hindistan'da yaygın birkaç dildeki haklarını satın almış. Netflix filmin özellikle ABD'de çok sevilen global bir hit olacağını ön görememiş tabii. Neyse, biraz sinirlendim ama ZEE5'ta yer alan versiyonunu internetten bulur, İngilizce altyazıyla izlerim dedim kendi kendime. Bilin bakalım bu sefer ne oldu? Filmin orijinal versiyonu Teluguca olsa da konu edindiği dönem sebebiyle tamamen İngilizce konuşulan bazı sahneler yer alıyormuş, ZEE5 da bu sahnelerin üstüne Teluguca dublaj geçmiş. Uzun lafın kısası, filmin yayınlanmasının üzerinden 1 sene geçmesine ve film hit olmasına rağmen orijinal versiyonuyla internette bulmak mümkün değil. Tek yolu sinemalarda arada olan özel gösterimlerine gitmek ki bu da Türkiye sınırları içerisinde en azından şu an için mümkün değil. Zaten burada hiçbir gösterimi de yapılmadı. Bu vesileyle alın filminizi başınıza çalın, zaten siz de bana mı kalmıştınız nidalarıyla bir tık -peki peki, birkaç tık- sinirlenerek Oscar Maratonu serüvenimi sonlandırdım. Filmin yönetmeni de bu konuda benim kızgınlığıma katılıyormuş, okumak isteyenler olursa buraya tıklayabilir.

Her neyse, güzel şeylere odaklanalım :) Biraz olsun kafa dağıtmak için giriştiğim bu süreçte gerek yorumlarıyla gerekse yazı şeklinde katılımlarıyla bana eşlik eden herkese kocaman teşekkürlerimi ve sevgilerimi gönderiyorum. Dilerim önümüzdeki senelerde çok daha huzurlu, mutlu, sağlıklı günlerde bu etkinliği birlikte devam ettirme şansımız olur.


THE BANSHEES OF INISHERIN

Adaylıklar: En İyi Film, En İyi Yönetmen (Martin McDonagh), En İyi Erkek Oyuncu (Colin Farrell), En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (Kerry Condon), En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Brendan Gleeson), En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Barry Keoghan), En İyi Özgün Senaryo (Martin McDonagh), En İyi Film Kurgusu, En İyi Özgün Müzik (Carter Burwell)

1920'li yıllarda İrlanda'nın güneyinde bir adada yaşayan iki yakın arkadaştan Colm, Pádraic ile yıllardır süren dostluklarını bir gün aniden bitirmeye karar verir.

"Yılın filmi" diyerek bir giriş yapsam çok mu abartmış olurum diye düşünüyorum ama hayır, sahiden de yılın en iyi filmi olabilir The Banshees of Inisherin. Film, taraflardan birinin arkadaşlığı aniden sonlandırmasının İç Savaş üzerine bir metafor olduğunu top tüfek sesleriyle ve savaşa dair anekdotlarla oldukça orijinal bir biçimde sıklıkla gösteriyor. Biz de "Artık senden hoşlanmıyorum." ile başlayan bir arkadaşlık bitirme sürecini yavaş yavaş farklı sebepleriyle ama en çok da savaşın anlamsızlığıyla birleştiriyoruz. Sahiden müthiş bir fikir ve çok iyi bir hikâye anlatım dili var ortada. Ancak filmin bu kadar iyi olmasındaki bir diğer sebebin bu öykünün yalnızca insan ilişkileri ve ikilinin dinamiği açısından bakılınca da harika bir okuma sunması olduğunu düşünüyorum. Böylesine düşündürücü bir hikâyenin; oyunculuk master class'ı vermeye adeta ant içmiş, 4 adaylıkla sezona damgasını vurmuş harika performanslarla birleşmesi ve görsel şölen sunan bir görüntü yönetmenliğiyle hayat bulmasından sonra yılın filmi başka ne olacaktı? 


WOMEN TALKING

Adaylıklar: En İyi Film, En İyi Uyarlama Senaryo (Sarah Polley)

Film; modern dünyadan izole yaşayan dindar bir koloninin kadınlarının, kolonideki erkekler tarafından cinsel saldırılara uğramaları nedeniyle inançları ve kendi hayatlarına dair girdikleri sorgulama sürecini konu ediniyor.

İçerisinde "2010 nüfus sayımı" lafı geçmese dönem filmi sanacağım Women Talking, her yerde karşıma çıkan 12 Angry Men benzetmesine tam da uyan bir film. İsmiyle müsemma bir şekilde kadınların istişare sürecini gösteriyor. Koloninin kadınlarının beklenmedik derecede felsefi temellere oturtulmuş kalıp savaşma ya da terk etme ve affetme üzerine konuşmalarına seyirciyi de ortak ediyor, bir düşünce selinin ortasına bırakıyor. Yer yer bir tiyatro oyununu izliyor hissi veren oyunculuk performansları da insanı büyülüyor. Bu filmi sahiden çok, çok sevdim.


LIVING

Adaylıklar: En İyi Erkek Oyuncu (Bill Nighy), En İyi Uyarlama Senaryo (Kazuo Ishiguro)

Büyük yönetmen Akira Kurosawa'nın Ikiru filminden uyarlanan Living; emektar memur Rodney Williams'ın ölümcül bir hastalığa yakalandığını öğrendikten sonra kendine, hayatına ve yaşamanın ne demek olduğuna dair arayışını anlatıyor.

Etkileyici bir hikâye, dönemi ve hikâyeyi çok iyi yansıtan müthiş bir sinematografi. Filmin "Yaşamak nedir?" ve "Ömrümü boşa mı harcadım?" gibi iki evrensel varoluş problemine yönelik sorgusunun yanı sıra bürokrasinin bir türlü işleyememesine dair anlatı ve eleştirisiyle de bu topraklarda çok kişiye etki edeceğine eminim. Ben susayım, sizi değerli Buraneros'un müthiş film incelemesine uğurlayayım.


CAUSEWAY

Adaylıklar: En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Brian Tyree Henry)

Film, savaşta yaralanıp ağır bir beyin travması geçirerek Afganistan'dan evine dönen Lynsey'in günlük hayata adapte olma sürecinde tanıştığı araba tamircisi James ile kurduğu beklenmedik bağı konu ediniyor.

Sezonun ses getiremeyen isimlerinden Causeway, saklı bir mücevher gibi. Film, travmaları aracılığıyla birbirlerinin ruhuna dokunan iki insanın öyküsünü oldukça dingin bir dille anlatıyor. Çok da anlatacak derdi yok çünkü asıl olarak bir denk gelişin iki insan üzerindeki etkisini göstermeyi hedefliyor. Senaryo bazında birtakım klişe tercihler yapmasına rağmen oyuncuların filmin atmosferini iyi dolduran performanslar sergilemesinden olsa gerek, filmi sevdim. Kazanma şansı yok denecek kadar az olsa dahi Brian Tyree Henry'nin adaylık almasını yerinde buldum, bu tarz hayatın içinden performansların hakkının verilmesi beni mutlu ediyor.


THE QUIET GIRL

Adaylıklar: En İyi Uluslararası Film (İrlanda)

Film, İrlanda'nın kırsal kesiminde bir sürü kardeşi ve ilgisiz ebeveynleriyle yaşayan Cáit'in uzaktan bir akrabalarına yaz tatilinde gitmesiyle yaşanan süreci anlatıyor.

Bu film bugün vizyona girmiş. Ben aslında evde izlemiştim ama filmi o kadar sevdim, o kadar etkilendim ki bir tur da sinemada deneyimlemeyi istiyorum. İnsanın yüreğine duygu sömürüsü yapmadan dokunan, detaycı ve sade filmler benim zaafım sanırım ki The Quiet Girl izlediğim onca Oscar filmi arasında beni en çok etkileyenlerden biri oldu. Film; tüm iddiasızlığıyla kurduğu dramatik altyapısında sadece derdini anlatarak izleyiciyi etkiliyor. Bu dokunaklı hikâyeyi sinematik olarak da çok başarılı yansıtıyor, ayrıca Cáit'in iki aile hayatındaki değişimleri objeler ve doğayla çok iyi bir biçimde gösteriyor. Oyuncular da unutulmaz bir performans sergiliyor.


Henüz Oscar Maratonu başlamadan evvel izleyip blogumda yorumladığım 3 filmin linkleri ise aşağıda:

Blonde - En İyi Kadın Oyuncu (Ana de Armas)

The Batman - En İyi Makyaj ve Saç Tasarımı, En İyi Görsel Efekt, En İyi Ses

Turning Red - En İyi Animasyon Filmi

6 yorum:

  1. Bravo! Bakalım ödülleri kimler alacak bu arada:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim :) Heyecanla bekliyorum geceyi.

      Sil
  2. Selamlar, RRR konusunda çok seçici davranmışsın, ben birini bulup izledim. Elit olarak izlediğim klasik Hint filmlerinden çokta farklı gelmedi bana... The Banshees'i hakkında bilgim olmadan izlemiştim. İnsan ilişkileri açısından değerlendirdim ilk etapta. Savaşla ilgisini öğrenince filmle ilgili taşlar daha bir yerine oturdu. Filmin bende yarattığı hissiyat uzun süre canlı kalacak gibi. Yönetmeni de yazma aşığı, uzunca bir dönem işsizlik aylığı alıp oturmuş oyunlar yazıp durmuş. Hikaye anlatımındaki başarısının kaynağı tiyatroculuğundan kaynaklanıyor olsa gerek...
    Living, iyiydi vurdu geçti izlerken. Daha fazla ne söylenir bilemiyorum. Veya biliyor olabilirim. Bizim orada park için ayrılan bir evin boşaltılmasını üzerinden yıllar geçtikten sonra o küçücük alana iki kaydırak iki salıncak koymak için 1,5 sene harcayan belediyemizi yad edebilirim. Bürokrasi, kaynak adına ne denilirse artık işleri yoluna koymak yıllar almıştı. Ülkemde normal karşılarım da İngiltere de normal karşılamam. Gerçi hikayenin kaynağı başka bir ülkeydi...
    Women Talking'le Causeway'ı izlemedim ama The Quiet Girl yine izleyip beğendiğim yapımlardan oldu. Cait'in yerinde olup o ağaçlı yolda posta kutusuna doğru koşasım var :) Bittikten sonra Cait o andan sonra neler yaşayacak diye öyle merak ettim ki. Anlatıya anlatılanlara doyamadım yani. :)
    Blonde ödül alırsa izlerim.
    Batman'i izlemedim. Kırmızı'nın yönetmeninin ödüllü kısa filmini izlemiştim. Peşinden Kırmızı geldi. Farklı kültürleri tanımak adına güzel bir filmdi. Pixar'ın yönetmeni transfer etmesi adaylık kazanması takdir edilesi. Ama diğer filmlere bakınca şansı yok gibi.
    Toplamda 33 film olduğunun farkında bile değilim. Gözlerine emeklerine sağlık diyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selamlar,
      Filmin alameti farikasını hiç bilmiyorum ama özellikle ABD'de beklenmedik bir ilgi gördüğü için çok merak ediyorum.
      Martin McDonagh'ın o geçmişi kendisinin sanat anlayışına büyük katkıda bulunmuş demek. Sahiden çok yetenekli bir isim.
      Quiet Girl bence tam da bitmesi gerektiği yerde bitmiş, ben kendi zihnimde güzel bir son hayal ediyorum film için :) Blonde umarım ödül almaz, ortalığı katarım :D Turning Red'in pek şansı yok, evet. Sea Beast dışında tüm rakipleri çok ağır toplar.
      Sahiden ne ara bu kadar film olmuş. :) Çok teşekkür ediyorum. Detaylı, ilgili yorumların için de ayrıca teşekkür etmek isterim, bu etkinlikte bana hep eşlik ettin :)

      Sil
  3. Vay beeee :)) RRR yi ne yapsam da izlemesem diyordum ki iyi bir tercih yapmışım aahaaahaa :)) Netfliş de öngörü eksikliğini alkışlıyorum...

    Banshees de hiç savaş içselleştirmesi yapmadım ben. Şimdi seni okuyunca olabilirdi diyorum... Ben daha çok birbirinden farklı şahsına münhasır ilişkilere ve adaya odaklandım sanırım. Bence de yılın en iyi filmiydi ♥ Ve hakkını yediler :/

    Women talkin tam tiyatral bir metindi... Özellikle seçim yaptıkları sahne beni çok etkiledi. Resimlerle ifade edilmesi ne acıydı :( Oyunculuklar da şahaneydi ama aday olmamaları üzdü beni. Allahtan uyarlama dalında ödül aldı da içimi rahatlattı.

    Bu sene hakikaten ses getirmeyen yapımlar daha başarılıydı sanki...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de alkışlarına katılmak istiyorum bu konuda. :)

      Ah Banshees ah. Hatırladıkça üzülüyorum :( Women Talking'den adaylık çıkmaması da ayıptır yahu. En İyi Film adayları bu sene döküldüler, eve ödülle dönen nadir filmlerdendi neyse ki.

      Son söylediğine de katılıyorum. En azından bizim nezdimizde öyleydi :)

      Sil

Görüşleriniz benim için çok değerli :)