Oscar 2023 Filmleri Maratonu #3 - vulnicure

1 Mart 2023 Çarşamba

Oscar 2023 Filmleri Maratonu #3

 Merhabalar,

2023 Oscar Ödülleri'ne aday filmleri izlemeye ve kısaca fikirlerimi yazmaya devam ediyorum. Önceki yorumlarımı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

Bugün resmen Oscar ayına girdik. Törene 11 gün kaldı, benimse izleyecek 14 filmim daha var. Genel olarak önemli adaylıkları ve süresi uzun olanların hepsini izledim ama yine de kalanları yetiştirebilecek miyim sahiden çok merak ediyorum. Yetiştirebilirsem önümüzdeki günlerde burada bol bol Oscar yazısı göreceksiniz, umarım sıkılmazsınız :)



TO LESLIE

Adaylıklar: En İyi Kadın Oyuncu (Andrea Riseborough)

Film, piyangoyu tutturan ama kazandığı tüm parayı çarçur eden Teksaslı bekar anne Leslie'nin hayatından bir kesiti konu ediniyor.

To Leslie bağımsız bir film olmasının getirisiyle oldukça sade bir dile sahip olmasına rağmen alkolizmle mücadele eden ve karşısına çıkan tüm şansları hep mahveden bir kadını anlattığı için insanı oldukça yoğun bir duygu ve düşünce sürecine itiyor. Hikâyesi de özellikle ABD'nin güneyinin, kırsalının bağrından kopup geldiğinden doğallığını hissettiriyor. Öyle çığır açmayı hedefleyen bir film değil To Leslie, derdini sakince anlatanlardan. Belki de bu sebeptendir, ben bu filmi sevdim. 2 saatlik süresinin her bir anını merakla takip ettim.

Dramla yüklü bir hikâyeyi anlatan filmde Andrea Riseborough, filmi götürüyor denebilecek kadar iyi oyunculuk sergiliyor ancak bu adaylık ilk günden beri pek çok tartışmanın konusu oldu. Kısaca anlatmak gerekirse, bu film bağımsız bir stüdyonun düşük bütçeli bir filmi olduğu için Oscar yarışındaki diğer adaylar gibi şaşaalı bir promosyon dönemi olmadı. Böyle olunca filmin yönetmen başta olmak üzere ekibi, Oscar komitesinde bağlantısı olabilecek bağlantılarını kullanmış; sevilen oyuncular film gösterimleri düzenlemiş, çok beğendiklerini anlatarak filmi izlemelerini komitedekilere tavsiye etmiş. Ancak lobicilik yapmak Oscar kurallarına aykırı olduğu için bu konuda soruşturma açıldı, sonucunda ise Andrea'nın adaylığı geri çekilmedi. Ben bu konuyu çok takip edemedim, o yüzden detaylarını merak ediyorsanız başka yerden araştırabilirsiniz. Ben Andrea'nın inanılmaz performansının adaylığı geçtim ödülle taçlandırılmasını istiyor olduğum için bu konuda pek objektif bir yaklaşımda bulunamayacağım.


ELVIS

Adaylıklar: En İyi Film, En İyi Erkek Oyuncu (Austin Butler), En İyi Sinematografi (Mandy Walker), En İyi Film Kurgusu, En İyi Prodüksiyon Tasarımı, En İyi Kostüm Tasarımı, En İyi Makyaj ve Saç Tasarımı, En İyi Ses

Film, Rock'n Roll'un Kralı olarak hafızalara kazınan Elvis Presley'in inişli çıkışlı hayat hikâyesini menajeri Albay Tom Parker ile olan ilişkisi üzerinden anlatıyor.

Bu film yazın vizyondaydı. "Hiç güzel çıkmaz şimdi bu." diye düşünüp önemsemedim, filmin ve özellikle Austin Butler'ın yoğun Oscar kampanyasını görmezden geldim. Bu ön yargımda gerek ülkemizin gerekse Hollywood'un tek tipleşen biyografi filmleri furyasının etkili olduğunu düşünüyorum. Ortada böyle bir işin olduğunu bilseydim bunu sinemada deneyimleme fırsatını kesinlikle kaçırmazdım. Bu "sinemada deneyimleme" arzusunun kaynağı filmin hikâyesi kesinlikle değil, başta çok değişik hissettiren hızlı temposu ve kurgu stili. Bir saniye odağınızı yitirince olayları kaçırdığınız bu temponun herkese uygun olmadığını ve yer yer genel izleyici kitlesini yoracağını kabul ediyorum ama bu farklı yaklaşımın böylesine yüksek bütçeli bir filmde kullanılması benim çok hoşuma gitti. Austin Butler'ın Elvis'le bütünleştiğini düşünüyorum ama kendisinin oyunculuğu özellikle duygusal sahnelerde pek benlik değildi. Bir sahne insanının şaşaalı yaşantısının çok iyi yansıtıldığını ve bu konuda gerek kostümlerle gerekse dekorlarla prodüksiyon tasarımının kusursuz bir iş çıkarttığını düşünüyorum. Elvis'i farklı jenerasyonlara taşıma konusunda da bence başarıya ulaşacak bir film.


AFTERSUN

Adaylıklar: En İyi Erkek Oyuncu (Paul Mescal)

Film, 20 yıl önce 11 yaşındaki Sophie'nin babasıyla yaptığı Türkiye tatili üzerinden Sophie'nin anılarını düşünüp boşlukları doldurmaya çalışmasını anlatıyor.

Aftersun çok sade ama bir o kadar da vurucu bir film. Saniyeler aktıkça insanı melankoliyle karışık bir düşünce sürecine itiyor, hesaplaşmayı hayatın içinden anlatıyor. Bir tatil beldesinde geçmesi sebebiyle mavinin tonlarının yoğunluğu da bu melankoliyi güçlendiriyor. Yetişkin Sophie'nin silikleşen anılarını küçük anlar ve hisleri üzerinden birleştirmeye çalışması insana etki ediyor. Müzik seçimleri de çaldıkları sahnelere katkılarıyla öne çıkıyor.

Ben kendimi hep anıdan çok an biriktiren, sonra da onları birleştirerek bir anlam çıkarmaya çalışan biri olarak görmüşümdür. Bu film bunu doruk noktasında hissettirdi bana. Küçükken Altınoluk'ta bir motelde geçirdiğimiz zamanları hatırladım, kendi ebeveynlerimle olan ilişkimi düşündüm istemsizce. Tıpkı bende olduğu gibi 2000'li yıllarda Ege'de motellerde tatil yapmış kişiler için bu filmin daha anlamlı olacağını düşünüyorum. İnanılmaz kişisel bir film olduğu için seyircisinde, ama hikâyenin geçtiği yer ve atmosferi sebebiyle de özellikle Türk izleyicisinde kendine bu kadar yer bulmasını çok iyi anlıyorum. 2022 filmleri arasında en sevdiğim filmin Aftersun olduğunu artık rahatlıkla söyleyebilirim.


TOP GUN: MAVERICK

Adaylıklar: En İyi Film, En İyi Uyarlama Senaryo (Ehren Kruger, Eric Warren Singer, Christopher McQuarrie), En İyi Film Kurgusu, En İyi Görsel Efekt, En İyi Ses, En İyi Özgün Şarkı (Lady Gaga - Hold My Hand)

1986 yapımı Top Gun'ın devam filmi olan Top Gun: Maverick, Maverick'in özel bir görev için kendini tekrardan Top Gun'da bulmasını ve bu sırada geçmişindeki bir olayla yüzleşmesini anlatıyor.

Tıpkı Elvis'te olduğu gibi bu filme ön yargılı yaklaşıp sinemada izlemeyerek büyük hata etmişim. Bu filmden ne istedin diye soracak olursanız, savaş karşıtı olmayan savaş/aksiyon filmlerine -bu film tam anlamıyla savaş filmi olmasa da ben öyle olduğunu sanıyordum- ve Tom Cruise'a olan antipatimi sebep gösterebilirim. Eh, bir de ilk filmin kültleşmiş bir iş olduğunu bilmiyordum. 

Filmin savaş meselesindeki alt metnini bir kenara bırakınca görsel olarak hayranlık uyandıran iyi bir iş olduğunu kabul etmek gerekiyor. Ben ilk filmle bu filmi art arda izleyince, gelen güncellemeyle bambaşka boyut kazanmış bir uygulamayı deneyimlemişim gibi hissettim. İlk filmin döneminin teknolojisine göre iyi iş çıkarttığı bir gerçek ancak Maverick seriyi günümüzün imkanlarıyla bambaşka bir seviyeye çıkarmış, hikâyesini de nostalji unsurlarını tam kararında kullanarak geliştirmiş. Özellikle son yarım saatteki aksiyon sekansları nefes kesiciydi. Maverick'in ilk filmden geri kalan tek yanı müzikleriydi, bu filmle özdeşleşen ve akıllarda yer edinen şarkılar pek olmayacak gibi geldi bana.

Uyarlama Senaryo dalında nasıl adaylık aldığını pek anlayamasam da diğer adaylıkları yerinde buldum. En İyi Ses'te Nope'un adaylık dahi verilmeyerek hakkının fazlasıyla yendiğini düşünsem de elimizdeki seçeneklere bakınca Top Gun'ın en iyilerden olduğu kesin. Film iyi bir ses ve görüntü sistemiyle bambaşka bir tecrübeye dönüşüyor.


THE FABELMANS

Adaylıklar: En İyi Film, En İyi Yönetmen (Steven Spielberg), En İyi Kadın Oyuncu (Michelle Williams), En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Judd Hirsch), En İyi Özgün Senaryo (Steven Spielberg, Tony Kushner), En İyi Prodüksiyon Tasarımı, En İyi Özgün Müzik (John Williams)

Film aslında Steven Spielberg'ün kendi yetişme çağını konu ediniyor. Bir yandan Fabelman ailesinin kırılma noktalarını işlerken bir yandan büyük yönetmenin sinemaya olan tutkusunu Sammy Fabelman karakteri üzerinden anlatıyor.

Filme tam olarak otobiyografik denilemese de genel anlamda Spielberg'ün kendi ailesinin hikâyesini beyaz perdeye taşıdığını anlamak ve hatta bazı noktalarda Vikipedi'den bunları tasdiklemek mümkün. Bu sebeple yine oldukça kişisel bir filmle karşı karşıyayız, hatta Spielberg'ün rekordan rekora koşan blockbuster filmografisini düşününce farklı ve sade bir iş olduğu da söylenebilir. Ama sinema tarzına bu kadar aşina olduğumuz bir isimden böyle bir işin çıkması sinemaseverler adına büyük bir şans. Aftersun'da hissettiğim hayatın içinden duygular meselesini; aile içinde yaşanan kırılmalar ve Sammy'nin tutkusunun yer yer iç içe girdiği bu anlatıda da fazlasıyla hissettim, ayrıca filmin nahif dili beni etkisi altına aldı.

Spielberg'ün filmlerini sevenler ve sinemaya profesyonel anlamda ilgi duyanlar bu filmi es geçmemeli, genç Sammy'nin kendi çabalarıyla film çektiği sahnelerde kullandığı tekniklere böylesine detaylı şekilde değinilmesi bile filmi izlemek için bir sebep diye düşünüyorum.


BABYLON

Adaylıklar: En İyi Prodüksiyon Tasarımı, En İyi Kostüm Tasarımı, En İyi Özgün Müzik (Justin Hurwitz)

Film, sessiz sinemanın zirve dönemlerindeki yıldızların gösterişli partilerle, uyuşturucuyla, alkolle geçen "aşırı" hayatlarının sesli sinemaya geçiş dönemiyle beraber bocalamaya girmesini konu ediniyor.

Sinemaya hayranlığını çok iyi bildiğimiz yönetmen Damien Chazelle, bu kez bu tutkusunu çok daha sert bir şekilde işliyor. "Sinemaya aşk mektubu" yazmayı seven yönetmen sektörün karanlık yanlarını eleştiriyor ancak yine de bu tutkusuna olan bağlılığını, her şeye rağmen sinemanın büyüsünü göstermeyi ihmal etmiyor. Filmin 3 saati aşan süresi iyi işleniyor, yer yer şov yapılıyor. Özellikle filmin başlarındaki dans sahnesi gibi sahnelerin çekimleri çok başarılı. Müzikler filmin bile önüne geçebilecek kadar iyi, Justin Hurwitz bir kez daha müthiş bir iş ortaya çıkarmış.

Ben filmi sevdim ama 80 milyon dolarlık bütçeye sahip film gişede tam anlamıyla çakıldı, izleyici ve eleştirmen yorumları ise oldukça karışık. Chazelle kendini kanıtlayan bir yönetmen olmasına rağmen stüdyo 3 saatlik, herkese hitap edemeyecek kadar yoğun içerikli bir filmle bu kadar büyük bir riski nasıl göze aldı bilemiyorum ancak Babylon'un gişede karşılığını göremese de uzun vadede değeri anlaşılacak filmlerden biri olduğunu düşünüyorum ben. Pandemiden beri sinema, gişe kültürü çok değişti. Artık salonlar sürekli dolu değil, insanlar 1 aya internete düşecek filmleri ev konforunda izlemeyi tercih ediyor. Stüdyolar da pandemi döneminde çekilen ya da çekimleri aksayan işleri yayınlamayı bitirince bu yeni dinamiklere uygun işler yapacaktır ve o işleri doğru platformda izleyiciyle buluşturacaktır diye tahmin ediyorum. 

17 yorum:

  1. Babylon'un -eleştirdiğim yerleri olmasına rağmen- gişede karşılığını göremese de uzun vadede değeri anlaşılacak, sinema keyfini yaşatan filmlerden biri olduğunu düşünüyorum ben de:) Ve Fabelmanlar, izleyemediğime üzüldüğüm film.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Burada kısaca bahsetmek durumunda kaldığım için yazıya pek dökemesem bile eleştirilecek noktaları olduğuna ben de katılıyorum. Ama genel anlamda eleştirmenlerden ve izleyiciden aldığı tepkiler yersizdi bana göre. Bakalım yıllar bizi haklı çıkaracak mı Sevgili Buraneros? :)

      Sil
  2. TOP GUN: MAVERICK gerçekten çok güzel bir film. İzlerken nefesiniz kesiliyor. Açıkçası çok başarılı özellikle de uçuş sahneleri...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sonlarda sahiden nefesimi tuttuğum o kadar an oldu ki. :) Uçuş sahneleri harikaydı.

      Sil
  3. Merhabalar :)
    Hızlı bir giriş yapmışsın süpersin. Filmleri yetiştireceğine inanıyorum senin ;)

    Bu sene yazmak ve anlatmak konusunda oldukça kötüyüm ama izlemek konusunda bu sene rekor kırdım. Teknik kategoriler dahil bir çoğunu izledim. Sanırım 3 tane film kaldı izlemediğim, o da internete düşmedi henüz. Bekliyorum.

    Aftersun filmiyle ilgili sana katılıyorum. Şahane bir filmdi benim içinde. Gösterişsiz, sade ama oldukça duygusal. Su gibi aktı benim için.

    Topgun benim gençlik yıllarımın filmidir. Yer yerinden oynamıştı film gösterime girdiğinde. O dönem hepimiz kotlarımıza ceketlerimize deli gibi armalar alıp takmıştık. Saçlar Kelly saçları, erkeklerde Tom gözlükleri :)) Kasılıp kavrulmuştu ortalık. Bu film hayal kırıklığına uğratır, anılarımı iyi mi tutsam acaba derdiyle zamanında izlememiştim. Adaylığı kesinleşince mecbur izledim ama hayal kırıklığı olmadı şükür. Eski anılara bir selam çaktık Tomcuğumla.

    Bu sene ben yazmaya yetişemem sanırım ama tahminde bulunacağım tabii ki. Ya da yazmakla ilgili farklı bir çözüm bulacağım, bilmiyorum henüz. Düşünüyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar, hoş geldin! :)
      Filmler genelde güzel ilerledi, benim de okulum daha başlamamıştı, sahiden hızlı bir giriş yaptım :D Bu hafta dersler başlayınca biraz yavaşladım ama bakalım. Yetişsin çok istiyorum.

      Vay vay vay! Harikasın yinee :) Geçen sene de önemli her şeyi izlemiştin zaten. Umarım yorumlarını, fikirlerini ya da tahminlerini okuma şansımız olur. Geçen sene çok keyif almıştım :) Ama anlıyorum yani, ben kısa kısa yazmama rağmen yine de çok zaman alıyor.

      Ben Top Gun'ın o günlerini göremedim tabii ama hiç haberim de yoktu. İlk filmi izlediğimde daha Ekşi'ye kısıtlama gelmemişti, oraya bir bakayım demiştim de öğrenmiştim senin anlattığın gibi inanılmaz bir etki yarattığını. Deri ceket+Ray Ban'ın atasıymış meğer. Take My Breath Away çiftlerin şarkısıymış falan çok hoş :) İlk ağızdan bu etkinin onayını almış oldum.

      Sil
  4. Ödül törenine 11 gün mü var? Aman Allah'ım! İnan onun bile farkında değilim. Nasıl bir ay yaşadık biz böyle?
    Fakat çok iyi bir yazı olmuş. İzlediklerim var, izlemediklerim var. Keyifle okudum, yorumlarının büyük çoğuna katılıyorum.
    Özellikle Top Gun hakikaten yüksek teknolijiye sahip bir salonda izlenmeli bu arada. After Sun ise... Oscar heykelciğini Türk izleyicisi veriyor olsa tercihini bu filmden yana kullanırdı sanırım:) Gönlümüzü kazanan bir film, hepimizi ailemizle yaptığımız tatillere götürdü.
    Ben asla tamamlayamam, sana keyifli seyirler diliyorum:) Bir de törenden sonraki yazıyı bekliyor olacağım. Kocaman sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, maalesef zaman algımızı yitirdik geride bıraktığımız bu korkunç ayda. Özellikle ilk hafta ben 1 hafta boyunca aynı günü yaşamaya devam etmişim gibi hissetmiştim.

      Çok teşekkür ederim, beğenmenize çok sevindim :) Top Gun bence de mümkün olan en iyi salonlarda izlenmeliymiş, özellikle ses konusunda çok başarılıydı. Ben evde kendi imkanlarımca en iyi sistemi kurmaya çalıştım film için, o şekilde bile müthiş keyif aldım. Aftersun ve Kurak Günler 2022'de bizim hassas noktalarımız oldular... :)

      Çok teşekkür ederim tekrardan. Tören sonrasında görüşmek dileğiyle o zaman... Kocaman sevgiler :)

      Sil
  5. Az kalmış, bakalım kişisel tahminlerim tutacak mı 😂 babylon tüm ahlaksızlığıyla bos dönmeyecek gibi ^^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence dediğiniz gibi bir durum olsa adaylıkları da bol olurdu, artık adaylık verilmese ayıp olacak kategoriler dışında genelde yok sayıldı film.

      Sil
  6. hımmm aftersun not aldım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Senin de seveceğin bir film gibiydi, umarım beğenirsin :)

      Sil
  7. Yaa, çok teşekkür ederiim. Utandım şimdi :) Tek film izleyen bile maratona katılmış olur bence, amaç konuşmak ve eğlenmek sonuçta. İster tören öncesi ister sonrası hiç fark etmez, ben senin fikirlerini okumak için sabırsızlanıyorum :) Tekrardan teşekkür ederim, ne yalan söyleyeyim bence de iyi izledim.1 haftalık boş zamanımı tamamen bunlara ayırmak işe yaradı gibi :D

    YanıtlaSil
  8. Selamlar, Fabelmanlar ve Babylon filmlerini sinema ile ilgileri nedeniyle sevdim. Damien Chazelle'in dördüncü kez filmini izlemiş oldum. İçlerinde de en çok bu filmi hoşuma gitti. Kuşkusuz bunda oyuncu seçimlerinin de etkisi var, Justin Hurwitz müziklerinin de. (Şu an bir buçuk saatlik full sountrakı dinlemeye başladım) Süreyi de izledikten sonra filme yakıştırdım; Doyurdu beni :) Tekrar geleceğim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selamlar,
      Ben First Man'i izlemedim ama üç film arasında sanırım benim de favorim Babylon. Süre ilk başta insanın gözünü korkutsa bile böyle düşünmene sevindim, ben de aynısını hissettim :)

      Tekrar beklerim :))

      Sil
  9. To Leslie filmiyle ilgili komitenin adaylığı tekrar değerlendireceğini okumuştum. Demek ki bir sorun bulmamışlar yoksa çoktan haberimiz olurdu :) Filmi merak etmiyordum ama yorumundan sonra almaya karar verdim.
    Aftersun'ın etkisinden uzun süre kurtulamadım ben. Konuyu bilmeden izleyince de araya giren dans görüntülerinin sırrı uzun zaman gizemini korudu. Çocuk dünyasına bakış atan iki film daha izledim. Summerland ve The Quiet girl. Bu ikisi de etkileyiciydi ama Aftersun insanı kendine çok fena bağlıyor :)
    Elvis'i seninle benzer düşüncelerle önemsememiştim. Deep sevince şans vereyim dedim. Butler'i rolünde tahminimden başarılı buldum. Kızının bu dönemde hayatını yitirmesi de üzücü oldu. Törende adı geçecektir, anılacaktır diye düşünüyorum.
    Top Gun; yılların hasretiyle izledim filmi, mutlu da etti. Hakkında daha fazla bir şey diyemiyorum. :)
    Living'i izledim dün. Oscar yarışında olması hasebiyle işte yarışta olması gereken bir film izledim nihayet dedirtti bana. :) Mrs. Harris Goes to Paris var izlediğim, tatlıydı...
    Yeni filmleri merak ediyorum bakalım hangileri gelecek :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aftersun'ın o etkisi daha çok kalacak herhalde üstümüzde. Quiet Girl'ü ben de yeni izledim, ona da hayran kaldım. Biz böyle sade filmleri seviyoruz herhalde :)
      Evet, Elvis'in kızı film sebebiyle katıldığı ödül töreninden 1-2 gün sonra vefat etmişti hem de. Hangisiydi hatırlayamadım şimdi. Üzücü gerçekten. Şimdi aile miras sebebiyle birbirine girmiş diye duydum.
      Living'i bir türlü izleyemedim... umarım yarın izleyeceğim artık :)

      Yeni bir yazı yayınladım, az kaldı bitecek artık. :)

      Sil

Görüşleriniz benim için çok değerli :)