Bergen (2022) | Film Yorumu - vulnicure

19 Mart 2022 Cumartesi

Bergen (2022) | Film Yorumu


Yönetmen: M. Caner Alper, Mehmet Binay
Senaryo: Sema Kaygusuz, Yıldız Bayazıt
Oyuncular: Farah Zeynep Abdullah, Tilbe Saran, Erdal Beşikçioğlu, Nergis Öztürk, Ali Seçkiner Alıcı, Ahmet Kayakesen
Süre: 145 dakika
Ülke: Türkiye


Corona döneminde, vizyona girişinin 3. haftasında bile tıklım tıklım doldurduğu salonlarıyla ülke sinemalarına canlılık getiren Bergen filmini ben de izledim. Dürüst olmak gerekirse aslında bu film şu anki sinema fiyatlarıyla para verip izlemek isteyeceğim bir film değildi ancak annemin uzun zaman sonra benimle sinemaya gitmek istemesi bana para mevzusunu unutturdu, kardeşimi de alıp üçümüz beraber izlemeye gittik. Zaten film tek başına izlemek için çok uygun bir film değil gibi, insanı üzen hikayesi başkalarıyla paylaşarak daha kolay sindirilebiliyor.

Bu film her şeyden önce bana pandeminin gelişiyle hayatımdan çıkmış aktif seyircili sinema kavramını hatırlattı. Batman, Spider-Man ve Blackpink filmleri haricinde 2021'de salonlara döndükten sonra gittiğim filmlerde ya yalnızdım, ya da 4-5 kişi anca vardı. Bu film vizyona gireli 3 hafta geçmesine ve sabah seansına gitmemize rağmen inanılmaz doluydu. Bitiminde salondan çıktığımızda dışarısı daha da doluydu. Salonun içerisi ise uyarılara rağmen sürekli konuşan, bir spor müsabakası izliyormuşçasına karakterlere komutlar veren, telefon parlaklığı son seviyede telefonda gezinen, tüm bunları geçtim telefonla konuşan insanlarla doluydu. Sinema adabı gibi kulağa komik gelen bir muhabbete girmek istemiyorum ancak pandemi insanımıza sinemada hem yazılı hem yazısız bazı kuralları unutturmuş gibi. Streaming platformlarının evimizde bize sunduğu konforu onlarca kişinin bir arada olduğu bir ortama taşımak diğer insanlara saygısızlıktan başka şey değil. Konuyu pandemiye bağladım çünkü ben pandemiden çok önce, adı çıkmış semtimin mahalle sinemasında geçirdim çocukluğumu ve orada kapalı gişe izlenen filmlerde seyircinin ortak heyecanının sonucu olan toplu tepkiler dışında böyle şeylere hiç şahit olmadım. 

Filmin konusuyla en ufak bir alakası olmayan sinema sitemimi de ettiğime göre artık film hakkında görüşlerime geçebilirim. Bergen'in ilk duyurulduğu zamanlar malum "Ayla ve Müslüm'ün yapımcısından" dönemleriydi ve bu gibi biyografi filmleri acı sömürüsünden ve ticari kaygılardan öteye pek gidemiyordu. Bu filmin de aynı furyadan olduğunu düşündüm ancak Bergen'i oynayacağı açıklanan ilk oyuncu Serenay Sarıkaya'nın öyle popülist işlerle pek alakasının olmayacağını düşünerek rahatlamıştım. Hem bu sefer ortada bir kadın hikayesi vardı, doğru şekilde işlenirse bu hikayeyi milyonlara aktarmak büyük değer taşıyabilirdi. Ancak sonuç benim umduğum gibi olamadı maalesef.

Öncelikle ortada derli toplu ve anlatmak istediği şeyler olan bir film var. Bu açıdan benzerlerinden ayrılan, yersiz duygu sömürülerine bel bağlamayan, takdir edilesi bir tutum sergiliyor. Ancak bu derli topluluk kişiden kişiye değişecek bir seviyede; dağınık kişi için tertemiz ancak titiz kişi için yetersiz. Hikayenin işlenişinde geçiş sıkıntıları var, sanki filmin süresi çok uzamış da bazı yerleri kısmak gerekmiş ama bu da karmaşaya sebep olmuş gibi bir durum var ortada. Filmin kırılma noktaları denebilecek önemli yerlerin temelinin iyi oturtulamaması da büyük bir sorun maalesef. Bergen'in hayatını duymasak inanamayacağımız kadar trajik bir hikayenin bu gibi noktalarının zaten gerçek diye hızlıca geçiştirilmesi en başta filmin amacına ters. Senaryo çocukluğundan başlıyor ancak karakter gelişimi yine de sıkıntılarla dolu. Popülist biyografi filmlerinde en sevmediğim şeylerden biri bu, daha uzun zaman dilimini perdeye yansıtmak adına karakteri tam anlamıyla yansıtmayı feda ediyorlar. Bu filmin de benzer hataya düşmemesini isterdim.

Ben Bergen'e veya arabesk kültürüne ismini duymuşluk dışında pek aşina bir isim değilim. Bu sebepten Farah Zeynep Abdullah'ın karakterine uygunluğu ve şarkı yorumları konusunda fikirlerim çok geçerli olmaz diye düşünüyorum ancak ben izlerken oyunculuğunu başarılı buldum, şarkı söyleyişini ise sevemedim. Diğer oyuncular iyiydi, filmin dünyasına tam uyum sağlamış doğal bir oyunculukları vardı. Filmin belli ki büyük bütçe ayrılmış prodüksiyon tasarımı ve göze hitap eden estetik tercihleri çok iyi olsa da ben Bergen'i izlerken arabesk kültürünü yansıtan bir film izler gibi hissedemedim bir türlü. Şarkılar bile daha farklı yorumlardaydı sanki. Arabesk türde şarkı söyleyen bir sanatçının hayatı sürekli alt kültür üstünden ve acılarla anlatılsın, anılsın demiyorum kesinlikle ancak bu kültür için önemli bir ismin bu kültürle bağlantısı düzgün kurulmalı en azından.

Son olarak filmin bitiminde yazılar akmadan önce gösterilen "İstanbul Sözleşmesi Yaşatır" kısmı çok değerliydi, filmde adı anılmayan katilin adının burada özellikle belirtilmesi filmin amacına ulaşmasını sağlıyordu. Zaten Kozan Belediyesinin filmi "şiddet unsurları içermesi" sebebiyle yayınlamaması bile bu amaca dair çok şey anlatıyor diye düşünüyorum.


#İstanbulSözleşmesiYaşatır

15 yorum:

  1. Dinlediğim bir müzik tarzı olmasa da Bergen i Türkiyede yaşadığım günlerden biliyorum oldukça sık basında yer alırdı özellikle gözüne kezzap atılmıştı o aralar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim yaşım yetmiyor ancak filmde de bu olayların basına yansımasından bahsediliyordu. Yine de sonradan olacakların önlenememesi çok acı.

      Sil
  2. Bergen'in çileli yaşamını az çok biliyor ve film konusunda düzgün bir yorum bulmak istiyordum. Yazınızı okuyunca muradıma erdim. Böyle bir konunun yaşanmışlıklarıyla ele alınması değerli yine de. Eleştirel yorumunuz sayesinde beklediğim film hakkında bilgilere ulaştığım için size teşekkür borçluyum:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Asıl ben teşekkür ederim, faydalı olmasına çok sevindim :) Bu yazı amacına ulaşmış demek ki. Güzel yorumunuz için çok teşekkür ediyorum :)

      Sil
  3. aaa dolu muydu salon, ilginç, demek ki bergen i merak ettiler yani, pandemi öncesinde gittiğim filmlerde salonlarda dört beş kişiden fazla seyirci hiç görmedimdi :) izlicem bergeni ben de tabisi. yazdım tahminlerimiii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hem de ne doluluk :) Ben pandemiden önce dolu salonlar görüyordum ama bu yıl artık kalabalık salon anlayışım bile değişti 2-3 kişi izlenen filmlere alıştıktan sonra. Senden bu filmi okumak da ne eğlenceli olur :) Film tahminleri yazısı yan sekmede açık, yorumlara cevap verince geleceğim okumaya.

      Sil
  4. Emeğinize, kaleminize sağlık. Benim de merak ettiğim ama izlemeyi tercih etmediğim bir film aslında. Ama Kozan Belediyesinin filmi "şiddet unsurları içermesi" sebebiyle yayınlamaması ve bir yerlerde okuduğum katilin bu filmin yayınlanmasına engel olduğu gibi haberler üzerine ,inadına izlesem mi diye düşünmedim değil.
    Sayfanıza yeni geldim bu arada, sizi de beklerim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ediyorum. Hoş geldiniz, ben de mutlaka uğrayacağım blogunuza :)

      Benzer bir süreçten ben de geçtim, izleme isteğimi artıran sebeplerden biri de bu oldu hatta. Okuduğunuz haber maalesef doğru, hatta normalde yayınlanacakken son anda takvimden çıkartılmış. Yapımcılar da tehdit ediliyormuş.

      Sil
  5. Bizim ülkedeki insanlar mazoşist bence. Tabii bu işin şakası ama gerçek hikayeye dayalı çok hüzünlü hikayeler bizim ülkede çok izleniyor. Ben çok hassas bir insanım, inanılmaz etkileniyorum. İzlersem günlerce aklımdan çıkmaz, acı çekerim. Empati yeteneğim çok yüksek maalesef. Bu yüzden uzak durmaya çalışıyorum bu tarzlardan.

    Güzel bir tanıtım olmuş. Teşekkürler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, zaten sadece filmlerde değil pek çok konuda böyle bir durum var bizde. Bu sebepten duygu sömürüsü de çok yaygın ne yazık ki.
      Yorum için çok teşekkür ederim :)

      Sil
  6. heeey ne diceem, tahminleri yaparken son zamanlardaki critics choice awards, altın küre, bafta gibi festival sonuçlarına da bi baak :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok iyi bir öneri oldu bu, yazmaya başlamadan inceleyeyim hepsini :)) Teşekkür ettim çokça:))

      Sil
  7. Ben Dune'a ilk haftalarında gidemediğim için çok da öyle bir durum gözlemlememiştim, senin adına üzüldüm. Rahatsız edici bir şey gerçekten.

    Mutlaka izle diye önerebileceğim bir film değil cidden ama bir şekilde denk gelirsen bakabilirsin yani :) Sana fikir verebilmeme sevindim.

    YanıtlaSil
  8. Bu filmin bu kadar çok izlenmesi beni şoka soktu. Sinemalar hiç olmadığı kadar pahalı. Pandemiden sonra insanlar sinemaya gitme alışkanlıklarını kaybetmişlerdi. Böyle bir dönemde bu kadar izlenmesi inanılmaz. Sanırım en son yedi milyon kişi izlemişti. Böyle giderse on milyonu görecek gibi.

    Bu tarz filmleri evde izlemeyi tercih ettiğim için ben gitmedim sinemaya.

    Bu arada bloğumda güzel bir etkinlik başlattım, belki hoşuna gider. Vaktin olduğunda bakarsan sevinirim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Müslüm gibi filmlerden sonra ben izlenmesini bekliyordum ama pandemi ortamında tıklım tıklım sinema ortamı yaratmasını ben de beklemiyordum, ne yalan söyleyeyim. Sinemalar sahiden çok pahalı, bu alışkanlığın git gide yok olması şaşırtmıyor maalesef.

      Etkinliğe baktım ve bayıldım, tam da Oscar maratonu bitince bir mim vs. çıksa diye düşünüyordum kendi kendime. Mutlaka katılacağım, davet için çok teşekkür ederim :)

      Sil

Görüşleriniz benim için çok değerli :)