Geçtiğimiz günlerde yayınlandığından beri dillerden düşmeyen Pera Palas'ta Gece Yarısı'nı, tüm bitirilmişliğine rağmen hala bir Beyoğlu aşığı olarak hafta sonu izledim. Ayrıca şubat ayında Blogları Canlandırma Projesi'nin teması olan "kısa dizi/film veya kitap" için 8 bölümlük süresiyle tam uyduğu için diziye dair fikirlerimi buraya taşımak istedim.
Dizinin konusu ilgi çekici: Esra adlı bir gazeteci, Pera Palas hakkında bir yazı yazmakla görevlendirilince otele gidiyor. Otelin tarihi atmosferinde büyülenen Esra bir şekilde zamanda yolculuk yaparak kendini 1919 yılında buluyor ve Türkiye tarihini değiştirecek bir suikast girişimi hazırlıklarından haberdar oluyor. Tarihin akışını korumak için bu suikasti önlemeye çalışırken bir yandan gittiği yıla uyum sağlamaya çalışıyor.
Türk televizyonunda yaratıcı işleri görememekten dert yanıyoruz her zaman. Yaratıcı projeler ortaya çıkıyorsa bile ya izleyici bulamıyor, ya da bulamayacağı düşünüldüğünden olsa gerek hiç bu toplara girilmiyor. Böyle bir ortamda Netflix gibi dev streaming platformlarının Türkiye'de orijinal içerikler yayınlamaya başlaması çok büyük bir şans kapısı oldu ancak yine de ortaya çıkanlar genel olarak pek beğeni toplayamadı. Tıpkı Hakan Muhafız gibi tarihe fantastik bir yorum getiren bu dizi beni konusuyla cezbetse de bahsi geçen diğer dizi tam bir facia olduğu için korkmadan da edememiştim. Pera Palas'ta Gece Yarısı tüm kusurlarını hesaba katınca pek de iyi bir iş olamasa da kendini izletmeyi ve seyircisine keyif vermeyi başarıyor. Ben izleme konusunda zamanlamamı doğru denk getirmişim çünkü dizi tam olarak hafta sonu hızlıca izlenecek çıtır çerez kıvamında.
Dizide sevdiklerimle başlamak istiyorum. Prodüksiyon, kostümler ve oluşturulan tarihi atmosfer kendine çekiyor. Bu konularda harcanan emek her saniyesinde hissedilebiliyor. Ayrıca kimi internet dizilerinde kendini buram buram hissettiren "çeviri diyaloglar" burada yok, aksine oldukça doğal -hatta bazen olması gerektiğinden de doğal- bir Türkçe izliyoruz. Dizinin kendini ciddiye alan bir havada olmamasını da çok sevdim, daha yumuşak ve esprili bir tonda olması sürükleyiciliğini artırıyor. Olayların hiç uzatmadan hızlıca akıp çözülmesi de doğru bir seçim olmuş. Bahsetmeden olmaz, Selahattin Paşalı'nın diziye kattığı oyunculuk ve karakteri de kendini sevdiriyor. Daha önce Selahattin Paşalı'nın bir projesini izleme şansım olmamıştı, buradaki hisli performansı tam bir dönem dizisine uygun olmuş diye düşünüyorum. Engin Hepileri kendini çok gösterme şansı bulamasa da o da rolüne gitmişti.
Gelelim dizide sevemediklerime... Dizinin elinde iyi ve temeli sağlam bir malzeme olsa da karikatürize edilmiş düşman gibi klişe toplara girmesi hoşuma gitmedi. Yakın tarihe fantastik bir açıdan yaklaşmanın tüm potansiyeli kullanılamamış maalesef, çok yüzeysel bir yorum var ortada. Kurgusu aslında güzel olsa da bir olmamışlık var dizide, özellikle ilk iki bölüm absürt komedi havası taşıyor gibiydi. Agatha Christie'nin Pera Palas için önemi tartışılmaz, otelden bahsederken onu anmamak hata olur ancak o sahneler sırf bu anmama hatasına düşmemek için hızlıca yazılmış gibi duruyordu. Eski İstanbul efektleri de hiç olmamıştı, bir yerde 2010ların bilgisayar oyunları benzetmesini okumuştum, sahiden öyle duruyor.
Hazal Kaya'nın oyunculuğu da çok tartışıldı, hatta dizinin de önüne geçti bu tartışmalar. Üzülerek söylüyorum ki ben bu oyunculuğu sevemeyen taraftayım. Üçüncü bölümden itibaren dizi akmaya başlıyor ve Hazal Kaya da daha iyi oynuyor ancak yine de kendini 2. sezonda oyunculuk konusunda geliştirmesi gerekiyor. Kendisinin en büyük rolleri onun oyunculuğunda yaşamaya devam ediyor sanki hala. Ancak ben dönem dizisine gitmemiş yorumlarına katılmıyorum, bu yorumu yapanların da Twitter'da 30-40 saniyelik videolarla bu çıkarıma vardığını düşünüyorum çünkü zaten dizinin olayı karakterin 1919'a istemsizce gidip oraya ayak uydurmaya çalışması ama bunu yapamaması. İzleyip yine de bu yorumu yapanlarsa kadını fiziksel görünümüyle eleştiriyor ki bu konuda yapacak yorumum bile yok, birilerinin bizim gözümüzün önünde olması onların görünümlerini hunharca eleştirme hakkı vermiyor kimseye, vermemeli de.
Yukarıda bahsettiğim gibi yaratıcı işlere yerelde ihtiyacımız var ancak bu çıkan her şeyi sevmemiz, desteklememiz gerektiği anlamına gelmiyor. Böyle kendimiz çalıp kendimiz oynarsak hiçbir alanda gelişemeyiz, birbirimizi pohpohlamaktan piştik sanıp aslında yerimizde sayarız. Pera Palas'ta Gece Yarısı'nın da bu kategoride yeri olduğunu düşünüyorum ancak benzerlerinden üst kulvarda olduğu kesin. Üstüne çok düşünmeden eğlenerek izleyeceğiniz kısa bir dizi arıyorsanız Pera Palas'ta Gece Yarısı tam da bunun için yapılmış.
Diziyi bilmiyordum, güzel bir tanıtım olmuş. Son dediğine katılıyorum. Biz de abartma da yerme de fazla olabiliyor, ortası yok pek. :)
YanıtlaSilBence de, gerçekten ortamız yok :) Bazen bir şeyi çok sevip ardından yerme dönemine de geçebiliyoruz birkaç gün içerisinde..
Silİlk defa duydum. Konusu pek ilgimi çekmedi. Türk yapımları konusunda daha fazla hayal kırıklığına uğramamak için es geçebilirim sanırım. Eline sağlık. :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim :)
SilDiziye henüz bakamadım bile ama Hazal Kaya performans linçlemelerini okudum. Etki altında kalmamak için biraz bekleyeceğim sanırım bu diziyi izlemek için.
YanıtlaSilDün akşam itibari ile filmleri tamamladım ben de. Yabancı film dalındaki adaylıklara dalmayı düşünüyorum, o sürede de unuturum dizi hakkında okuduklarımı :))
Keyifli seyirlerin olsun ♥
Çok doğru bir karar olur, etraf sakinleşince daha doğru yerden bakabiliyor insan. Ooo bitti mi şimdiden, tebrik ederim cidden :D Benim daha uzuun bir yolum var bu konuda. Yorumları okumak için çok heyecanlıyım yine de :))
Silhımm tamam izliycem, engin hepileri, çok severim :) hazal kaya da şöyle, genelde rollerinde kendisini oynuyor, yani kendini unutturmuyor, ama tatlı biri olduğu için ben de onu çok seviyorum :)
YanıtlaSilAynen katılıyorum ya, röportajlarına bakınca da anlaşılıyor zaten :) Ben de seviyorum onu, duyarlılığını ve güçlü duruşunu beğeniyorum.
SilBen ilk bölümü izleyip devamını getiremeyenlerdenim. Hazal Kaya hakkındaki oyunculuk eleştirilerine katılıyorum ancak fiziksel görünümüne yapılan eleştirileri asla doğru bulmuyorum. Dediğin gibi sırf gözümüzün önünde oldukları için insanları böyle eleştirme hakkı vermiyor kimseye. Güzel bir yazı olmuş. Emeğine sağlıık :)
YanıtlaSilİlk bölüm sahiden kötüydü, o yüzden çok iyi anlıyorum :) İkinci bölüm bittikten sonra akıyor ama. Yorum için çok teşekkür ederiim :)
SilSelahattin Paşalı'yı çok beğeniyorum. Diziyi sırf onun için izleyecektim ama hiç sarmadı maalesef. Onun olduğu sahneleri hızlı hızlı izlemeye karar verdim :-)
YanıtlaSilİsabet olmuş, en iyi sahneler onun olduğu yerler :)
SilDiziyi çok merak ediyorum ozark bitsin ona başlayacağım. Sanırım bugün yorum yazdınız, teşekkürler takip ettim ☺️
YanıtlaSilŞimdiden iyi seyirler o halde :) Ben de çok teşekkür ederim hem yorum hem de takip için :))
SilÇok doğru bir tespit olmuş bu. Zaten Hazal Kaya'nın hiçbir zaman çok iyi oyuncu olduğuna dair iddiası olmadı ama duyarlı ve sessiz kalmayan karakteri insanlara batıyor, dediğin gibi oyunculuğuna getiriyorlar olayı. Bazen de maalesef fiziksel özelliklerine.
YanıtlaSilİyi seyirler İlkayy, umarım keyifle izlersin diziyi:)
Keşke Agatha C.'yi ilk başta vadettiği kadar daha çok senaryo da olsaydı. Esra'nın evinde de romanları vardı, gösterdiler falan sonra yok. Belki ikinci sezona diyelim. Engin Hepileri çok tatlıydı. Acemi aşık ya, çok iyi oyuncu zaten. Selahattin P. zaten fav yani fanıyım :). Tansu Biçer zaten hani bayılıyoruz oyunculuğuna.
YanıtlaSilKesinlikle şu yorumuna katılıyorum; çok başarılı değil ama hafta sonu bir çırpıda izlenecek çıtır çerez bir dizi olmuş :).
Bence de, Esra bariz bir şekilde kendisinin hayranıydı zaten, olayları çözme konusunda kilit bir rolü olabilirdi Agatha'nın sanki. İyi yedirilememesi üzücü oldu biraz.
SilYazıda bahsetmemişim ama Tansu Biçer de kesinlikle iyiydi, ondan kötüsünü beklemiyorum bile :)
Yazı ve emek için teşekkürler, ben de izleyip beğenenlerdenim :)
YanıtlaSilBeğenmenize sevindim :) Yorumunuz için ben teşekkür ederim.
SilMerhaba, yorumu görür görmez kostum. Ben severek izledim diziyi, hatta kusurlarına rağmen fantastik bir dönem dizisi olması çok hoşuma gitti. Bence de ilk iki bölüm çok sıkıntılıydı. Diyaloglar bile Sonra düzeldi. Pat diye Ahmet abi denmesi çok komikti, kim düşündü bunu bilemiyorum. Agatha Christie olayı icin söylediklerinize de kesinlikle katılıyorum. Konmak için konmuş gibiydi. Yine de itiraf edeyim özellikle ikinci bölümden sonrasını bayılarak izledim. Sevdiğim bir türde bence cok da kotu olmayan bir dizi yapmışız. Umarım çok daha iyi bir yapım olur 2. Sezonu.
YanıtlaSilElinize saglik��
Merhabalar, hoş geldiniz:) O Ahmet abi mevzusu haklı olarak internete bile meze oldu, saçmaydı gerçekten :)) Ki 1-2 bölüm sürecek zamanda yolculuk mevzusuyla o samimiyete gelecek kıvama da getirebilirlerdi yani, daha baştan girmeselerdi keşke bu işe. Bence de standart üstü bir dizi olmuştu. 2. sezon için epey heyecanlıyım, eleştirilere kulak tıkamazlarsa çok daha iyi ve keyifli bir iş çıkar bence. Yorumunuz için çok teşekkür ederimm.
Sildetaylı güzel bir tanıtım olmuş merak ettim :) bizim bilim kurgu fantastik vs çeşitli konularda gerçekten eksiğimiz var. yeni yeni bir şeyler yapılmaya çalışılıyor ama detayları görmezden gelmeleri büyük hata. muhafız çok beklentiyle izlemiştim ama hayal kırıklığıydı. Atiye de sonunda bozdu gibi sanki ilk sezonda ama ikinci sezonu merak ediyorum :)
YanıtlaSilMuhafız gerçekten büyük hayal kırıklığıydı. Aslında ilginç bir konusu da vardı ama harcanmıştı maalesef. Atiye'yi ben 1 bölümden fazla izleyemedim o yüzden çok fikrim yok. Yorumu beğenmenize sevindim :))
SilDiziyi izlemedim. Ama afişlerini görmüş , Agatha Christie uyarlaması falan mı acep diye meraklanmistim. Demek değilmiş :) Eleştirel Parodi YouTube kanali da bı video yapmış, az evvel gördüm. Dizinin adı Pera Palas Oteli olacakmış da sonradan değiştirmişler. Konuyu duyunca izlediğim bir Japon filmini hatırladım. Japonya sogunluklarini birleştirmeye calisip epey başarılı olan, ancak suikaste uğrayıp ölmeden evvel harakirisini tamamlayan bir lideri kurtarmaya gidiyordu kız: Hannoji Hotel. Sanırım Kore'nin de Hotel de Luna dizisi varmış bu da mı aynı konu bilemiyorum, izlemedim. Seviyorum ben de böyle fantastik şeyler. Ama daha uzak bir tarihe gitseymiş daha çok izlemek isterdim. Yüz yıl eskisi bana yetmedi😂 zaten çok fazla beğenilmiş. E benzerini de izlemişik zaten. O yüzden eş geçeceğim bunu.
YanıtlaSilTanıtım için teşekkürler 💕🌻
Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim öncelikle :) Dizinin adı için izin mi alınamamış acaba, hiç bilmiyordum o durumu. Ben Hannoji Hotel'i de Hotel del Luna'yı da izlemedim ama filmin konusu çok eğlenceli duruyor, sahiden de benziyor bu diziye :)) Esinlenmeler olması muhtemel. Bu oteli konu edinerek bir yüzyıl daha geriye gidemezlerdi muhtemelen ama başka yerlerde olabilirdi cidden :) Hatta bu gibi her sezon zamanı (ve belki oyuncuları) değişen bir seri de olabilirmiş.
SilHakkında çok konuşulan bir dizi, şans vermek istiyorum ama olumsuz yorumlar hevesimi söndürüyor. İzlersem severim umarım :)
YanıtlaSilFazla bölümü yok, süresi de kısa. Bence şans verebilirsiniz, belki siz seversiniz :)
Sil