30 Mutlu Gün #20 - vulnicure

20 Nisan 2022 Çarşamba

30 Mutlu Gün #20


30 Mutlu Gün devam ediyor. Etkinliğin detayları linkte.

Aslında bugün için yazım hazırdı. Yazıya eklemek için resim ve şarkı ararken nasıl oldu bilmiyorum, blogumun arşivinde buldum kendimi. Özel olarak 2014 yılını okudum, en çok yazı yazdığım yılı. O zaman ben 14 yaşındaydım; 8. sınıfın son, lisenin ise ilk dönemindeydim. Okudukça mutlu oldum, bir yandan duygulandım. Bugünün mutluluğunu orayı okumak olarak değiştiriyorum bu sebepten.

Buraya ilk geldiğimde kafamda hiçbir şey yoktu. Ne bir hedef, ne de bir beklenti. Okumayı seviyordum, yazmayı seviyordum, ikisini burada birleştiriyordum sadece. Uzun süre okuyucum yoktu, tek takipçilerim kardeşim ve bendim. Sonra Kütüphanemden Kitap Manzaraları -ki o dönemlerde adeta hatim ettiğim bir blogdu, hiç kaçırmadan okurdum- beni takibe almıştı, birinin benim yazdığım şeyleri okuyup takibe alacak kadar önemsemesi eşsiz bir mutluluk vermişti. Sonra bir de o dönem revaçta olan Bumerang/Yazarkafe'ye kabul almıştım, inanın o kadar zaman geçti hala unutamıyorum o günü. Köydeydim, kaldığım odada neredeyse ağlayacak gibi olmuştum. Koşup anneme söylemiştim, internet işlerinden pek anlamasa da mutluluğumu görünce nasıl desteklemişti beni. Annem hep benim en büyük destekçimdir zaten, şu an kendimden nefret etmeden ayaktaysam tek sebebi annemin arkamda olduğunu bilmemdir. Yazarkafe sonrası bir yazar bana kitabını göndermek istediğini söyleyen bir e-posta göndermişti bana, o zamanlarda influencerlık mecrası da pek gelişmediğinden çok korkmuştum. Adresimi verince bir sorun çıkarsa diye aklım çıkmıştı, kabul etmemiştim teklifi :) Yine de çok heyecanlıydım, çok hevesliydim. Bu gibi güzel şeyler oldukça Blogspot'a uğramak beni mutlu ediyordu.

Sonra lisede ben değişmeye başladım. Çocukluktan uzaklaştıkça kendimden uzaklaştım. Yaşıtlarım beni sevsin, büyüklerim de beni yaşıtlarımdan üstün görsün istedim. Yaşı benim iki katım kişilerle anlamsız arkadaşlıklarım oldu o dönemlerde ve bana yaşımı yansıtmadığımı söylediklerinde gururum okşandı. Kendimi beğendirmek için daha "ciddi" müziklere, filmlere yöneldim ve bunlar bana zerre kadar keyif almadığımda bile sever gibi yaptım. Aslında bu ne kadar yanlışmış, ne kadar kötüymüş. Şimdi ben 22'yim ve bir çocuğa yaşından büyük gibi davrandığın bir iltifatmış gibi söylemek istemem çünkü bunu bizzat deneyimlemiş biri olarak herkesin yaşının insanı olması gerektiğini düşünüyorum. İmkanım olsa 15-16 yaşındaki Vulnicure'a gençlere yönelik fantastik kurgu kitaplarından utanmamasını, pop müzikleri gizli oturumda dinlememesini söylerdim. Küçük Vulnicure -hatta o zamanki adıyla Kitap Kuşu- ,derdim, belki biraz fazla hayran olduğun ünlüler olacak, yazdığın satırları ne kadar ciddi tonlarda yazmaya çalışırsan çalış o yaşın verdiği tatlı dil orada olacak. Ama bunların hiçbiri seni anlamsız, yetersiz biri yapmayacak. Hiçbir şey içinde kalmasın.

Yaşıtlarım beni sevsin isterken onlarla en azından kendi yaşımda olurdum ama hiçbir zaman kendim olamazdım. Yargılanmaktan korktukça öz güvenimi yitirdim; kendimi tanıyacağım ve kimliğimi yavaş yavaş oluşturacağım yaşlarda ben gittikçe kendimi ifade edemez, duygularımı ve kendimi tanıyamaz oldum. Yaşıyordum ama hayatımın ipleri elimde değildi, onay alacağım şekilde bir oraya bir buraya savruluyordum sadece. Arkadaşlarım vardı, hem de bir sürü, ama sanki yalnızdım. Önce günlük yazmayı bıraktım, sonra blog yazmayı, son olarak kendimi ifade etmeme yarayacak her yolu bıraktım çünkü ortada bir ben kalmamıştı artık. O zamanlarda en güvendiğim arkadaşlarım burayla alakalı şakalar yaptığı için soğumuştum aslında buradan. Açıkçası uzun bir süre buranın eksikliğini hissetmedim, insan her şeye alışıyor çünkü, yapımız böyle. Ama burayı bırakmak benim hislerime, duygularıma dair elimde olan son kaleyi de aldı benden. Akademik anlamda başarısızlıklarım da üstüne gelince iyice içime kapandım. 

Geçen yılın sonlarında çok sevdiğim biriyle sohbet ediyorduk. Bana herkesin bu dünyaya iletmek isteyeceği bir mesajının olduğunu düşündüğünü söylemişti. Ben de benim yok demiştim. Bir gayem kalmasını geçtim, en ufak bir sözde hata yaparım, yargılanırım diye korkar hale gelmiştim çünkü. Bugün bunu tamamen yok edemesem de en azından o ipleri, gayesizliği üstümde hissetmiyorum artık çünkü 14 yaşındaki benim o zamanlarda utandığım çocuksu heyecanım güç verdi bana. Onun umutları, beklentileri, hayalleri belki bugünden çok farklı ama bence her şeye rağmen o beni yargılamazdı. Bu evrende kapladığım yer matematiksel anlamda zerre bir şey ifade etmiyor olabilir ama varım işte, ben de buradayım. Hatalarım, yanlışlarım, geç kalmışlıklarım, mutluluklarım, sevdiklerim, sevmediklerim, başardıklarım, başaramadıklarım hepsi bir parça benimle ve hiçbiri başımı eğdirmeyecek artık.


 "Couldn't wait to turn 15

Then you blink, and it's been ten years

Growing up a little at a time, then all at once"


5 yorum:

  1. ah son zamanlarda okuduğum en güzel yazındı bu. benherneysem, eveet eskilerden, iyilerden ooo :) senin hikayen de ne güzeldi, ne güzel içtenlikle anlatmışsın, iyiki de gelmişsin, şimdi sen aramızda en iyilerdensin kesinlikle. müzik, sinema, kitap öncelikle. akıcı ve yumuşak hoş dilinle, şeker yorumlarınla :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunu söylemen beni o kadar mutlu etti ki anlatamam. Benim için de çok içten gelen ve sadece duygularımın konuştuğu bir yazıydı ve genelde burada böyle kişisel meselelere girmiyorum çünkü. İyi ki gelmişim, sizler ve özellikle sen beni kucakladınız adeta, hep buradaymışım gibi hissediyorum artık :) Çok teşekkür ederim güzel sözleirn için. Aynı alanlarda senin paylaşımların da benim için altın madeninden farksız :)

      Sil
  2. Ah, çok teşekkürler! :) Ben de seni tanıdığım için çok mutluyum İlkay :))
    Böyle tesadüflere bayılıyorum. Benzer süreçlerden ve deneyimlerden geçmemiz birbirimize de yol gösterebiliyor bence ve insan kendini yalnız hissetmiyor. Ben de senin blogunun yaş dönümünü paylaştığında eski yazılarına biraz bakmıştım, sana da yazmıştım hatta. Evet, yazım tarzında kesinlikle çok büyük değişimler var ama yine de sana ait oldukları öyle belli ki :) Çok hoşuma gitmişti.

    YanıtlaSil
  3. Bloğunu çok küçük yaşta açmışsın. O yaşlarda insan arkadaşlarının her söylediğini çok dikkate alıyor. Ben 27 yaşındayken açtım bloğumu, insanlar sayfamı 30 yaşımdan sonra öğrendiler. Genelde olumlu şeyler söylediler ama olumsuz sözlerden çok etkilenmeyecek bir yaşa gelmiştim zaten.

    Benherneysemo benim de ilk takip ettiğim hesaplardan biriydi. Sayfasını o kadar severdim ki. Özellikle historicallarla ilgili yazılarına bayılırdım ve hepsini okumaya çalışırdım.

    Annenin desteği beni sevindirdi. İnsan aile desteği alınca zaman zaman savrulsa da kendini kaybetmiyor. Çok kıymetli bir şey bu.

    İyi ki varsın ve iyi ki yazıyorsun. Seni okumayı çok seviyorum. Her zaman bu kadar aktif olamayabilirsin ama sakın uzun aralar verme :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sahiden öyle, küçük yaşlarda etkiye çok daha açık oluyoruz. Olgunlaştıkça azalan bir durum bu. Ben de şimdi eskisi gibi hissetmiyorum bu konularda.

      Benherneysemo o dönemin efsane bloglarındandı bence :) Şimdi çok aktif değil ama düzenli yazsa yine öyle olur. Birçoğumuza ilham verdiğine eminim kendisinin :)

      Evet, ailenin çocuğun yanında olduğunu hissettirmesi çok ama çok değerli bir his. Dediğin gibi o yolu buluyorsun eninde sonunda çünkü biri her koşulda hep yanında.

      Bu yorum için çok teşekkür ederim :) İnanılmaz mutlu oldum okuyunca. Ben de senin yazılarını ve hatta yorumlarını okumayı çok seviyorum, blog dünyasında karşılaştığımız için mutluyum :) Sen ve senin gibi benden birkaç yaş büyük, artık hayatını kurmuş isimlerin tecrübelerini ve samimi görüşlerini paylaşmaları, yön göstermeleri çok değerli.

      Sil

Görüşleriniz benim için çok değerli :)