Euphoria 2. Sezon | Dizi Yorumu - vulnicure

23 Nisan 2022 Cumartesi

Euphoria 2. Sezon | Dizi Yorumu


California'da bir lisede okuyan gençlerin uyuşturucu bağımlılığı, toksik ilişkiler, depresyon, kimlik bunalımı, bozuk aile ilişkileri ve akla gelecek her türlü travmatik sorunla geçen yaşantılarını oldukça sinematik bir dille anlatan Euphoria sansasyonunu duymayan kaldı mı? Dizi bu sezon rekor üstüne rekor kırdı ve adeta her pazar-pazartesi sosyal medyayı kilitledi.

2019 yılında Euphoria ilk sezonuyla beni müthiş bir yerden yakalamıştı. Zamanında Skins'i izlerken hissettiklerimi hissetmiş, müzik ve görüntü yönetmenliği kullanımıyla büyülenmiştim. Pandemi arasında dizinin yayınladığı 2 özel bölüm ise benim için zirveydi artık. Diyalog odaklı o iki bölümün hala en iyi Euphoria bölümleri olduğunu düşünürüm. 2. sezonu büyük bir hevesle bekledim, her pazartesi yeni bölümü hiç kaçırmadan izledim. Ancak dizi yayındayken izleyici olarak kolektif duygularımız fazla yoğundu ve bunlar biraz sönmeden diziyi düzgün değerlendiremeyeceğimin bilincine varınca yorumlama işini biraz erteledim.

Öncelikle bu sezon hikaye çok daha karanlık noktalara vardı, özellikle Rue'nun uyuşturucu meselelerinde. 1. sezonun simlerle, neon ışıklarla insanı kendine çeken o rüya gibi sahnelerinin yerinde toprak tonlarının hakim olduğu karanlık ve umutsuz sahneler vardı artık. Bu seçimin bilerek yapıldığı belliydi çünkü bu sezon Rue'nun uyuşturucu konusunda girdiği çıkmaz başta olmak üzere diğer karakterlerin mücadelelerini en zor yanlarıyla ele alıyordu. Artık 1. sezondaki parti ve dolayısıyla rüya bitmişti, gerçeklerle başa çıkma zamanıydı. Bu sezonun bu yanını çok sevdim. İlk sezona gelen "bağımlılığı yüceltme" eleştirilerine çok iyi bir cevaptı diye düşünüyorum. 

Bu sezonun realist tonu sinematografisinden bir şey azaltmadı, hatta görsel yaklaşımına çok şey kattı. Bunda 2. sezonda dijitalden film çekime geçilmesinin de büyük katkısı var. Bazı bölümlerde ışık ve gölgelerle adeta şov yaptılar, kimi sahneleri tekrar tekrar döndürüp izledim. Bunların oyuncuların kıyafet-makyajlarıyla birleşimi de harikaydı. Karakterlerin odalarına astıkları posterler bile karakter analizleri açısından o kadar çok şey anlatıyordu ki detaylar konusunda verilen uğraşı görmezden gelmek haksızlık olur. Son iki bölümde okuldaki oyunun prodüksiyonu da etkileyiciydi. Bu konuyu teknik detaylara hakim birinden okumayı çok isterim çünkü ortada uzun yıllar görüntüleriyle konuşulacak ve referans verilecek bir iş çıktı.


Gelgelelim sinematografi ne kadar iyiyse, senaryo yazımı bir o kadar sıkıntılıydı. Dizinin devam edeceğini biliyorum ama 1. sezonun verdiği o çarpıcı hikayeyi ve tüm karakterlerin kesişimini bir türlü hissedemedim bu sezonda. İlk sezonda her bölüm bir kişiye odaklanıyordu ve bence bu sezonda da bu devam ettirilmeliydi. Sadece Rue'ya odaklanılan 5. bölümün etkileyiciliği bu durumun en büyük kanıtıdır diye düşünüyorum. Her karakterin kendine ait bir hikayesi de olduğu için birçoğu yarım kaldı, bazı karakterler direkt arka plana atıldı. Örneğin son bölümlerde Jules bir figürandan farksızdı ki kendisi dizinin kilit karakteri.

Bir de işin magazin yanı var, doğruluğunu bilemiyorum ancak her yerde dizi setinde çıkan birtakım sorunlar konuşuluyor. Örneğin Kat'i oynayan Barbie Ferreira ile dizinin yaratıcısı Sam Levinson'ın yaşadıkları problemin Barbie'nin kendine odaklanan bazı sahnelerde oynamayı reddetmesi ve Sam'in de onun sahnelerini kesmesi şeklinde sonuçlandığı en büyük dedikoduydu. Gerçekten Kat karakterinin bu sezonda hiçbir olayının kalmayışı ve kimsenin söylenenleri yalanlamayışı bu iddiaları güçlendiriyor ancak böyle bir durum varsa bu kadar büyük bütçeli bir işin arkasındaki isimlerin profesyonellikten uzaklığını eleştirmek gerekir çünkü dizinin bu sezon ilerleyişinde bariz bir sıkıntı var.

Oyunculara gelirsek, onlar her zamanki gibi iyiydiler. Shake It Up'la 10-11 yaşlarımdayken hayatıma giren ve hep çok sevdiğim Zendaya'nın şu an geldiği prestijli konumu izlemek beni sanki onu yetiştiren benmişim gibi gururlandırıyor. Müzikler de artık klasikleşti, ekibin bu kadar çeşitli tarzları hem karakterler hem de olaylar üzerinden diziye böyle iyi yedirebilmesine bayılıyorum. Müzik konusunda tek sıkıntım son bölümde Elliott'un Rue'ya söylediği şarkıydı, diziyi izlerken o kadar bunalmıştım ki inanın bir daha açıp dinleyemedim.

Euphoria'nın 2. sezonu merak uyandıran bir yerde son buldu. Bir an önce yeni sezonunu izlediğim günlere gelirim umarım çünkü bitmesinin üstünden çok zaman geçmemesine rağmen şimdiden özlüyorum diziyi. 


4 yorum:

  1. oleey ya bunu izlememişim, izliycem, skins izlediydim, bir de skam var yaa izlemediysen süper :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunu mutlaka izlemelisin Deep, zaten Skins'i sevdiysen 1 hafta bile sürmez bitirmen :) Skam'i izlemedim ama çok duydum, izlenecekler listemde de varmış zaten :)

      Sil
  2. Bu dizinin övgülerini duyuyorum ama henüz izlemedim. Günümüzün en popüler gençlik dizisi sanırım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, Game of Thrones gibi bir popülaritesi var sahiden de.

      Sil

Görüşleriniz benim için çok değerli :)